• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam620
Toplam Ziyaret5104086
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Nahl Suresi: 90. Ayet-Celal Yıldırım

NAHL SURESİ – 90. AYET

 

إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءوَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ:

        MEALİ :

 

     “Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder; çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”   (NAHL SURESİ – 90. AYET)

İLGİLİ HADİSLER

 

     “Hepiniz birer koruyucu çobansınız ve güdüp idare ettiklerinizden sorumlusunuz. Hükümdar (lider ve önder) bir çobandır ve yönetip idare ettiklerinden sorumludur. Adam kendi ailesinin içinde koruyucu bir çobandır ve yönettiğinden sorumludur. Kadın da kocasının evinde koruyucu bir çobandır, yönettiğinden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malını (korumada) bir çobandır ve güdüp yönettiği şeyden sorumludur. Evet, hepiniz birer koruyucu çobansınız ve yönetip güttüklerinizden sorumlusunuz.”

     “Kim yargı makamına getirilir veya halk arasında (yargıda bulunma yetkisiyle) hâkim olursa, bıçaksız kesilmiş olur.” (Yani en ağır ve o nispette sorumluluk arz eden bir görevi yüklenmiş sayılır.)

     “Hâkimler üç gruba ayrılır: Biri cennette, ikisi cehennemdedir. Cennette olan, hakkı bilip onunla hükmedendir. Hakkı bildiği halde haksızlık eden hâkim cehennemdedir ve bir de bilgisi olmadığı halde insanlar arasında hükmeden (yargıda bulunan) hâkim cehennemdedir.”

     “Üç kimse vardır ki, duaları reddolunmaz: İftar edinceye oruçlunun duası, Adaletle iş gören hâkimin duası Ve bir de haksızlığa uğrayan mazlumun duası. Allah, onun duasını bulutların üstüne yükseltir de gök kapılarını ona açar ve şöyle buyurur: “İzzetim hakkı için az sonra da olsa sana elbette yardım edeceğim.”

     “Cennet ehli şu üç gruptan oluşan insanlardır: Adaletle iş görüp başarılı olan hükümdar, Müslüman olan bütün yakınlarına karşı merhametli ve kalbi yufka olan adam, Çoluk-çocuk sahibi olup iffetli davranan ve kimseye yüzsuyu dökmeyen kimse.”

     “Adil bir hükümdarın adaletle geçirdiği bir gün, altmış yıllık (nafile) ibadetten daha üstündür. Yeryüzünde hakka dayalı bir hükmün yerine getirilmesi, kırk sabah yağacak yağmurdan daha yararlıdır.”

     “Kıyamet günü Allah yanında makamı en üstün olan; şefkatli, merhametli olan adil hükümdardır ve kıyamet gününde Allah yanında makamı en kötü olan, bilgisiz, kaba ve hırçın olup haksız yere hüküm veren hükümdardır.”

     “Zulmetmediği sürece Allah hâkimle beraberdir. Zulmetmeye başlayınca Allah onu şeytanla baş başa bırakır.”

     “Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, akrabasıyla iyi ilgi kursun ve Allah’a, ahiret gününe iman eden kimse, ya hayır söylesin ya da susup konuşmasın.”

     Cebrail (AS)’ın: “İhsan nedir?” sorusuna Hz Peygamber (SAV) şu cevabı verdi: “İhsan, Allah’ı görür gibi ibadet etmendir. Eğer sen O’nu göremiyorsan, mutlaka O seni görüyor.”

TOPLUMU FAZİLET TEMELİ ÜZERİNDE YÜKSELTEN ALTI PRENSİP

 

     İman esaslarından sonra fert, aile ve toplumu fazilet temeli üzerinde yükselten altı prensip, bir bakıma İslam’ın getirdiği hayat düzeninin kaidesini oluşturur. Prensiplerin üçü emir, üçü de nehiydir. Böylece Allah, günlük hayatımızı kendi rızası doğrultusunda değerlendirip amacına yönelik kılmamızın en kısa ve sağlam yolunu gösteriyor. Prensipler şunlar:

1-) Allah adaletle emreder.

     Şüphesiz adalet mülkün temeli, toplum hayatının güven ve huzuru, fert ve ailenin en sağlam dayanağıdır.

2-) Allah ihsan ile emreder.

     İhsan: Hz Peygamber (SAV)’in tabiriyle, Allah’ı görür gibi ibadet etmek; kötülük yapana iyilikle karşılık vermek, iyilik yapana daha çok iyilikte bulunmaktır.

3-) Akrabayla iyi ilgi kurup muhtaç durumda olanlarına yardımda bulunmayı emreder.

     Zira hısımlarımız; huzur kaynağımız, teselli kaynaklarımızdır. Onları memnun etmek, şüphesiz rahmet kapılarını açar; onlarda ilgimizi kesmemiz, rahmetin bizden kesilmesine sebep olur. O bakımdan hısımlara iyilik hem ilahi rahmeti arttırır, hem rızka bereket verir, hem de ömrün uzun olmasına vesile kılınır.

4-) Allah, her türlü hayâsızlığı men eder.

     Zina, zinaya yol açan, sebep olan bütün söz ve davranışlar; terbiye dışı yaşantılar bu cümledendir. Toplumu kemiren, ülkeyi temelinden sarsan iki büyük felaket vardır: İcraat ve yargıda adaletsizlik, fazilet duygusunu öldüren, edep ve terbiyeyi dumura uğratan hayâsızlık…

     Bu iki felaket bir ülkede yaygınlaşıp önü alınmaz bir sel halini alınca, o ülkenin baş aşağı gelip yıkılmasına ramak kaldığını söylemek bir kehanet olmaz.

5-) Dinin, aklın ve sağlam örfün hoş karşılamadığı her türlü fenalığı, uygunsuz davranışları men eder.

     O halde iyi karakterli, selîm ruhlu, sağlam imanlı bir nesil yetiştirmek isteyen bir millet, eğitimin harcına dînî ahlak mayasını, doğruyu gören aklın ışığını, yönlendirici özellikte olan örf ve adetlerin solmayan rengini katmak zorundadır.

6-) Haklara tecavüzü, haddi aşmayı da men eder.

     Zulüm ve haksızlık, adaletin karşıtıdır. O bakımdan her işi ehil ve layık olana vermek ve her şeyi gerektiği yere koymak sünnettir. Bunun aksine bir uygulama zulümdür.

     İbni Mes’ud (RA) şöyle demiştir:

     “Allah’ın kitabında en büyük ayet, Ayet-el Kürsi’dir. Allah’ın kitabında hayır ve şerri en çok toplayıp özetleyen, Nahl suresi 90. ayettir. Allah’ın kitabında tedbirden sonra işleri Allah’a bırakıp O’na güvenerek dayanmayı en çok yansıtan ise: “Allah kendisinden korkup kötülüklerden sakınan kimseye kurtuluş yolu sağlar ve ona beklemediği yerden rızık verir.” mealindeki Talak Suresi’nin 3. ayetidir. Yine Allah’ın kitabında en çok ümit veren: “Ey Muhammed! De ki: Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım’ Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” mealindeki Zümer Suresi’nin 53. ayetidir.”

     İkrime (RA)’tan yapılan rivayete göre:

     “Hz Peygamber (SAV) bir gün Nahl Suresi 90. ayeti, Mekke ileri gelenlerinden ve İslam’ın baş düşmanlarından Velid b. Muğire’ye okudu. Ayetleri dikkatle dinleyen Velid: “Ey kardeşimin oğlu! Onu bana bir daha okur musun?” dedi. Hz Peygamber (SAV) bir defa daha okudu. Bunun üzerine Velid o kadar etkilendi ki, şu sözler ağzından gayri ihtiyari çıkıverdi: “Vallahi bunun bir başka tatlılığı vardır. Doğrusu bunun üzerinde çekici bir güzellik mevcuttur. Üst kısmı meyvelidir, alt kısmı çok bereketlidir. Bu, beşer sözü değildir.”

 

 

 

YORUMLAR RİVAYETLER

 

     İbni Abbas (RA) diyor ki: “Adalet, La ilahe illallah’tır. İhsan, farzları yerine getirmektir.

     Hasan-ı Basri diyor ki: “Adalet, Allah’a eş-ortak koşmamak, denk ve benzer isnat etmemektir. İhsan, Allah’ı görür gibi ibadet etmek, kendin için hoş görüp iyi karşıladığın şeyleri, insanlar için de hoş görüp karşılamandır. Eğer o müminse, imanın artmasını istemiş olursun; kâfir ise, İslam’a ısındırıp kardeşliğin manasını öğretme imkânını bulursun.”

     Diğer müfessirlerin yorum ve tespitleri

     ADL: Allah’ın varlığına, birliğine inanmaktır. İHSAN: Gösterişten uzak, sadece Allah rızası için yapılan ibadettir.

     Adalet davranışlarda; ihsan sözlerde gerçekleşir. Ancak iyi, yararlı ve uygun olanı yapmak ve ancak yararlı ve hayırlı olanı söylemek, adalet ve ihsandır.

     Ünlü kabile reislerinde Eysem b. Sayfî, Hz Peygamber (SAV) görmek istediğinde, kabile halkı onun bu arzusunu gerçekleştirmesine engel oldular ve : “Sen bizim büyüğümüzsün. Muhammed (SAV)’e gidecek olursan hafif düşersin.” dediler. Bunun üzerine Eysem, Hz Peygamber (SAV)’i ziyaret etmekten vazgeçti ve iki adamını seçip Hz Peygamber (SAV)’e gönderdi. Onlar da elçi olarak, Hz Peygamber (SAV)’e geldiler ve dediler ki: “Ey Muhammed (SAV)! Biz Eysem’in elçileriyiz. Kabile reisimiz senin kim olduğunu soruyor.” Hz Peygamber (SAV) cevap verdi: “Ben kimim? Abdullah’ın oğlu Muhammed (SAV)’im. Allah’ın kulu ve Rasülüyüm.” Sonra şunu ilave etti: “Şüphesiz ki Allah, adaleti, iyiliği ve akrabaya  (ilgi gösterip) vermeyi emrediyor.”

     Bu ayetler elçilerin çok hoşuna gitti ve Hz Peygamber (SAV)’den bir daha tekrarlamasını istediler. Hz Peygamber (SAV) de tekrarladı. Onlar bu ayeti ezberleyip Eysem’e döndüler ve şöyle dediler: “Ey reisimiz’ Muhammed (SAV)’e kim olduğunu sorduk, kavminin en soylu ve en şerefli ailesinden olduğunu öğrendik ve O (SAV) bize şöyle şöyle dedikten sonra şu ayeti okudu: “Şüphesiz ki Allah adaleti, iyiliği, yakınlardan (ihtiyaç sahiplerine) vermeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı (aklın, örfün ve şer’in hoş görmediği) kötülüğü ve her çeşit (haksız) tecavüzü men eder.”

     Kabile reisi Eysem, onları dinledikten sonra şöyle dedi: “Görüyorum ki, Muhammed (SAV) güzel ahlakı emrediyor, kötü ahlaktan ise men ediyor. Artık siz ey kabilem halkı, bu konuda baş olun, kuyruk olmayın.” (Yani herkesten önce gidip ona uyun, gerilerde kalmayın.)

     Abdullah b. Abbas (RA) anlatıyor:

     “Bir gün Hz Peygamber (SAV)’le birlikte hane-i saadetin ön avlusunda oturuyorduk; derken daha yeni İslam’a girmiş veya girmek isteyen Osman b. Mez’un (RA) önümüzden geçti. Hz Peygamber (SAV) ona: “Ey Osman! Biraz oturmaz mısın?” dedi. O da: “Oturayım.” dedi ve gelip oturdu. Sohbet ederlerken bir ara Hz Peygamber (SAV) gözünü göğe dikti ve bir süre o vaziyette kaldı. Sonra normal duruma geçti. Bunun üzerine Osman b. Mez’un (RA) ile Hz Peygamber (SAV) arasında şu konuşma geçti: Osman b. Mez’un: “Ya Muhammed (SAV)! Seninle çok oturduğum zamanlar oldu, ama hiçbir defa böyle yapmadın?” Hz Peygamber (SAV): “Ne yaptığımı gördün mü?” Osman b. Mez’un: “Gözlerinizi göğe dikip bir süre o vaziyette kaldığınızı gördüm. Sanki bir şeyler anlamaya çalışıyordunuz.” Hz Peygamber (SAV): “Ya, demek bunun farkına vardın mı?” Osman b. Mez’un: “Evet.” Hz Peygamber (SAV): “Sen yanımda otururken Allah’ın elçisi (melek) bana geldi ve şu ayeti getirdi: “Şüphesiz ki Allah adaleti, iyiliği, yakınlardan (ihtiyaç sahiplerine) vermeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, (aklın, örfün ve şer’in hoş görmediği) kötülüğü ve her çeşit (haksız) tecavüzü men eder…”

     Osman b. Mez’un diyor ki: “İşte bu ayeti Hz Peygamber (SAV)’den işittiğim an, iman kalbime iyice yerleşti ve Hz Peygamber (SAV)’i artık çok sevmeye başladım.”

     Müşrikler, Ebu Talib’e dediler ki: “Senin kardeşinin oğlu Muhammed (SAV) kendisine: “Şüphesiz ki Allah adaleti, iyiliği, yakınlardan (ihtiyaç sahiplerine) vermeyi emreder. Her türlü hayâsızlığı, (aklın, örfün ve şer’in hoş görmediği) kötülüğü ve her çeşit (haksız) tecavüzü men eder…”  ayetinin indiğini söylüyormuş, ne dersin?”  Ebu Talip onlara şöyle cevap verdi: “Kardeşimin oğluna uyun. Allah’a yemin ederim ki, O (SAV) ancak en güzel ahlakı telkin eder.”

 

KAYNAK : İLMİN IŞIĞINDA ASRIN KUR’AN TEFSİRİ     CELAL YILDIRIM

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Saat