FIKHİ YÖNÜYLE EZAN VE KAMET
EZAN
1. Ezanın Tarifi, Meşruluğu ve Hükmü:
Ezan lügatte "ilâm etmek, bildirmek" demektir. Allah tealânın "Allah ve Resulü tarafından insanlara ilan et!" (Tevbe, 3); "İnsanlara haccı bildir!" (Hacc, 27) ayetlerinde ezan bu manaya gelmektedir.
Şer'an ezan, farz namazların vaktini bildiren özel sözlerden ibaret bir ilân şeklidir. (*) Bu ilânın ifadeleri belli sözlerle tahsis edilmiştir^
Ezanın meşruluğu ve fazileti:
Kur*an, sünnet ve icma, ezanın meşru olduğuna delâlet etmektedir. Çünkü ezanın çok büyük bir fazileti ve ecri vardır. Kur'an'dan delil Allah tealâ'nın: "Namaza çağırdığınız zaman onu eğlence ve alaya alırlar." (Maide, 58) ayetidir.
Sünnetten delil ise rivayet edilen bir çok hadistir. Bu hadislerden biri Buharî ile Müslim'in rivayet ettikleri şu haberdir: "Namaz vakti geldiği zaman, içinizden biri sizin adınıza ezan okusun, en yaşlı olanınız da imam olsun." 0) Abdullah b. Zeyd hadisi de, rüya ile bilinen ezanın keyfiyetine delâlet etmektedir. Hz. Ömer hadisi de bu rüyayı kuvvetlendirmiştir. Hadis uzunca olup bir kısmı şöyledir: "Hz. Peygamber (a.s.) İnşallah bu rüya gerçektir. Kalk Bilâl'e gördüğün rüyadaki sözleri öğret. Onun sesi daha gürdür, buyurdu. "(4)
Ezanın dayanağı, sadece rüya olayı değildir, vahyin inişi de bü zamana rastlamaktadır. Bezzâr şu hadisi de rivayet etmiştir: "Miraç gecesinde Hz. Peygamber (a.s.)'e ezan gösterildi ve yedi kat göğün üstünde kendisine ezan sesi dinletildi. Sonra Cebrail (a.s.) onu öne geçirerek gökte bulunanlara imamlık etli. Bunlar arasında Adem ve Nuh (a.s.) da bulunmaktaydı. Allah tealâ bu sebeple Hz. Peygamber (a.s.)'in gök ve yer halkına karşı üstünlüğünü tamamladı." Fakat, bu hadis gariptir. Sağlam olan rivayet, ezanın başlangıcının Medine'de olduğudur. Nitekim Müslim bu hususu İbni Ömer'den tahriç ettiği bir rivayette nakletmiştir/5) Buna göre, ezan
1 - Muğni'l-Muhlâc, I, 133.
2 - Neylü'l-Evtâr, II, 31; el-Lübâb, I, 62; Keşşaful-Kınâ', I, 266.
3 - Malik b. Huveyris. Neylü'l-Evtâr, O, 32.
4 - Ahmed ve Ebu Dâvud Neylü'l-Evtâr, II, 35 vd.
5 - Bkz. Nasbu'r-Râye, I, 260 vd.
ile ilgili rüya hadisesi Hicretin birinci yılında vuku bulmuştur. Hz. Peygamber (a.s.) de bu rüyayı teyit etmiştir.
Ezanda büyük sevap vardır. Bunun dayandığı delil Hz. Peygamber (a.s.)'in şu hadisidir: "İnsanlar eğer ezan ile birinci safın üstünlüğünü bilselerdi, sonra bunları yapma imkânı bulamasalar kura çekerlerdir," O) Başka bir hadis-i şerifte Peygamber (a.s.) şöyle buyuruyor: "Koyunlarının arasında yahut çölde bulunduğun zaman, namaz için ezan okuyunca sesini yükselt. Çünkü müezzinin sesini duyan insanlar, cinler ve diğer .şeyler onun için Kıyamet gününde şahidlik yapacaklardır.W
Başka bir hadiste ise şöyle buyurulmuştur: "Kıyamet gününde müezzinler insanlar arasından en uzun boylular olacaklardır. "(3)
Şafiîlerde en sahih görüş ile Hanbclîlcrc göre, ezan ile birlikte kamet, imamlık etmekten daha faziletli kabul edilmiştir. Çünkü Allah tealâ bir ayette şöyle buyurmaktadır: "Allah'a çağırıp iyi işler işleyenlerden daha güzel sözlü kimdir?" (Fussi-let, 33) Hz. Aişe (r.a.) bu ayetteki çağrıda bulunanlardan müzzinlerin kastedildiğini söylemiştir. Ezanın fazileti hakkında daha önce geçen hadisler de vardır. Peygamber (a.s.) da şöyle buyurmuştur: "İmam cemaate kefildir. Müezzin güvenilen kimsedir. Allahım! İmamlara doğru yolu göster, müezzinleri mağfiret et."^ Emanet sahibi olmak, kefil olmaktan daha üstündür. Mağfiret irşattan daha üstündür. Vakitleri dar olduğu için, Hz. Peygamber (a.s.) ile ondan sonraki halifeleri müezzinlik görevini yapma fırsatı bulamamışlardır/5)
Hanefîlere göre kamet getirmekle imamlık yapmak ezan okumaktan daha faziletlidir. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.) ile ondan sonraki halifeleri imamlık yapmışlar, fakat müezzinlik yapmamışlardır.
Ezanın hükmü:
Hanbelîlerden Hırakî'nin de dahil bulunduğu Hanbelîler dışındaki cumhura göre, (6) ezan ile kamet beş vakit namaz ile cuma namazının kılınmasında crkekle-
1 - Buhari ve Müslim Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir.
2 - Buharî, Ebu Saîd'den rivayet etmiştir.
3 - Müslim, Ahmed ve îbni Mace Muaviye'den rivayet etmişlerdir. Neylü'l-Evtâr, II, 33. Ibni Macc İbr
Abbas'tan merfu olarak şu hadisi rivayet etmiştir: "Ecrini Allah'tan isteyerek, yedi yıl ezan okuyan kimseye cehennemden beraat yazılır."
4 - Şafiî, Ahmed, Ebu Dâvud, Tirmizî, Ibni Hibbarı ve Ibni Hu/eyme, Ebu Hircyre'den rivayet etmiş-
lerdir. (A.g.e.a.y.) Hakim de sahih bir isnat'la şu hadisi rivayet etmiştir: "Allah kullarının en hayırlıları, güneşi, ayı ve yıldızları ve karanlığı Allahı zikretmek için gözetenlerdir."
5 - el-Mugnî, I, 403; Keşşâfü'l-Kma, I, 267; Muğni'l-Muhiâc, I, 138.
6 - Fethu'l-Kadîr, 1,467, 172,178; ed-Dürrü'l-Muhiâr, 1356; el-Bedâyi, I, 146 vd.; el-Lübâb; I, 62-
eş-Şerhü's-Sağîr, I, 246 vd.; eş-Şerhu'l-Kebîr, I, 191 el-Kavânînul-Fıkhiyye, 47; Muğni'l-Muhiâc, I, 133 vd.; el-Mühezzeb, I, 55; Bidâyelü'l-Müctehid, I, 102; Nihayetü'l-Muhtâc, I,
rin cemaatle namaz kılmaları için sünnet-i müekkededir. Bayram namazları, küsuf namazı, teravih namazı ve cenaze namazı için sünnet değildir. Bu son zikredilen namazlar eda edileceği zaman: "es-Selâtü camiatün" denilir. Çünkü Buharî ile Müslim'de Abdullah b. Amr'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber (a.s.) döneminde güneş tutulunca: "es-Selâtü camiatün" diye seslenilmiştir." Ezan ile kamete gelince bunlardan kastedilen, farz namazın girmiş bulunduğunu, bu namazların kılınacağını bildirmektir. Nafile namazlarla adanmış namazlar için ezan ve kamet getirmek sünnet değildir. Farz namazlar için ezan ve kametin sünnet olduğunun delili, daha önce geçen şu hadistir: "İnsanlar ezan ile ilk safın faziletini bilselerdi, bundan ötürü aralarında kura çekerlerdi." Bununla beraber bedevî hadisinde Hz. Peygamber (a.s.) ezan ve kamet getirmeyi cmrelmcmiştir. Oysa abdest, kıbleye dönme ve namazın rükünleri zikredilmişti. Buna binaen bir beldenin halkı, başkası yerine getirdiği takdirde ezan ve kameti topluca terk ettiklerinden ötürü günahkâr olmazlar, bundan dolayı dövülüp hapsedilmezler.
Şafiîlcr ile Malikîler bu düşünceye şunu da ilâve etmişlerdir: Kadınlar için yahut kadınların cemaatle namaz kılmalan için yalnız, kamet getirmek müslchaptır, ezan okumak müstehap değildir. Bunun sebebi, ezan okumakla kadınlann seslerini yükseltmek zorunda kalmalandır. Bu da fitneye sebep olur. Hanclîlcre göre, kadınlar için ezanda olduğu gibi, kamet getirmek de mekruhtur. Çünkü Encs ile İbni Ömer'in kadınlar için ezan ile kameti kerih gördükleri rivayet edilmiştir. Bütün hâllerinde muhafazakâr ve örtülü kalmaya çalışmak kadınlara daha yakışmaktadır. Seslerini yükseltmek ise kadınlar için haramdır.
Kaza namazları ile yalnız başına kılan için ezan okumak:
Şafiîlerde mutemet görüşe göre, ister eda ister kaza olsun, mahallenin yahut mescidin ezanını işitmesine rağmen, yalnız başına namaz kılan kimseler için ezan ve kamet getirmek yine müstehaptır. Böyle bir kişi ezanda sesini yükseltir. Ancak, içinde cemaatle namaz kılınmış bir mescitte ise, ezanı işitenlerin başka bir namazın vakti girdiği vehmine düşmelerini önlemek için sesini yükseltmez. Kaçınlan namaz için ezan okumak, Şafiî'nin eski mezhebidir. Nevevînin de açıkladığı gibi az-har olan da budur. Delili, daha önce geçen hadislerde olduğu üzere, ezanın fazileti hakkındaki hadislerdir. Bunlardan biri Buharî'nin Abdullah b. Abdurrahman b. Ebu Sa'saa'dan rivayet ettiği şu hadistir: "Ebu Saîd el-Hudrî Abdullah'a: "Senin koyunları ve çölü sevdiğini görüyorum. Koyunlarını güderken veya çölde bulunduğun zaman namaz kılmak için ezan okuyunca sesini yükselt. Çünkü müezzinin sesini işiten insanlar, cinler ve diğer şeyler Kıyamet gününde onun için şahitlikte bulunacaklardır. Bunu Hz. Peygamber (a.s.)'den işittim."^ Eğer namaz kılan bir kimsenin üzerinde kaza namazları yahut cem-i takdim ile cem-i tehir tarzındaki namazlar toplanırsa sadece birinci namaz için ezan okur. Çünkü Buharî ile Müslim'in
1 - Ahmed, Şafiî, Malik, Buharî, Neseî ve Ibni Mace rivayet etmişlerdir. Neylü'l-Evtâr, II, 45.
Cabir (r.a.)'den rivayet ettiklerine göre: "Hz. Peygamber (a.s.) akşam ile yatsı namazlarını Müzdelife'de bir ezan ve iki kametle birleştirerek kıldı." Şafiîlerce müs-tehap olan cuma namazı için minberin üzerine çıkan imamın yanında tek bir ezan okunmasıdır. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.)'in cuma günü Bilal'den başka ezan okuyan bir müezzini yoktu.
Bu görüş kaza namazlan konusunda Şafıîlerin görüşüdür. Hanefflere göre, namaz kılan kişi kaza namazlan için de ezan okur ve kamet getirir. Çünkü kaza namazı hazırdaki bir namaz yerindedir. Eğer bir kimsenin bir kaç tane kaza namazı bulunursa birincisi için ezan ve kamette bulunur, bundan sonrakiler için serbesttir. Dilerse her bir namaz için ezan ve kamet getirir, dilerse getirmez. Her biri için ezan ve kamette bulunması daha iyidir. Çünkü diğer sünnetlerde olduğu gibi, namazın ezanı konusunda sünnet olan husus kazası için de sünnettir. Dilerse birinci namazdan sonra sadece kamet ile yetinir. Çünkü ezan cemaatin toplamasını sağlamak içindir. Fakat en iyisi her bir farzın kazası için bir ezan ve bir kamet getirmektir. Bunun dayandığı delil Ebu Ya'lâ'da rivayet edilen İbni Mes'ud hadisidir: "Ahzab günü müşrikler Hz. Peygamber (a.s.)'i dört vakit namazı kılmaktan meşgul ettikleri zaman -ki bunlar öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazları idi- Hz. Peygamber (a.s.) Bilal'e, her bir namaz için bir ezan ve bir kamet getirmesini emretti."^
İmam Malik'e göre, kaza namazı kılan kişi kamet getirir fakat ezan okumaz. Çünkü Ebu Said el-Hudrî (r.a.) şöyle demiştir: "Hendek savaşında namaz kılmamız engellendiği zaman, akşamdan sonra gecenin belli bir kısmında, Resulullah (a.s.) Bilâl'ı çağırdı ve ona emretti, o da öğle için kamet getirdi. Sonra yine emretti, ikindi için kamet getirdi ve bu namazları kıldırdı." Zira ezan, vaktin, girdiğini bildirmek içindir, oysa kaza namazlannda vakit kaçmıştır. Buna göre, Malikîler şöyle demişlerdir: Kazaya kalmış namazlar için ezan okumak mekruhtur. Bunun gibi zarurî vakti bulunan (cem-i takdim ve cem-i tehir tarzında birleştirilerek kılınan) namazlar ile cenaze namazı, bayram ve küsuf namazlan gibi nafile namazlar için ezan okumak mekruhtur.
İster hazerde olsun ister seferde, Malikîler, her mescitte ezan okumanın -birbirine bitişik olsalar da- sünnet olmasını, başka bir ezanı talep eden cemaatle kayıt-landırmışlardır. Başka bir ezan talep etmeyen cemaat yahut yalnız kılan için ezan sünnet değildir. Belki cemaat hazırda ise bunlar için ezan okumak mekruhtur. Sefer esnasında başka bir ezan istemeyen fert yahut cemaatler için, kasr mesafesi olan
Fakat, Hanbelîlerin çoğunluğu şöyle demişlerdir:^) Beş vakit namaz ile cuma
1 - Mecmau'z-Zevaid, ü, 4, Bu hadisi Ahmed, Neseî ve Tirmizî rivayet etmişlerdir. Tirmizî: "Bu hadisin isnadının zararı yoktur," demiştir. Ancak, Ebu Ubeyde Abdullah b. Mes'ud'dan hadis işitme-ıııi'jiir. Neylü'l-Evtâr, II, 60.
.' AV«-«yü7 Kına', I, 268, 278; el-Muğnî, 1,417, 322; Gâyetul-Müntehâ, I, 87.
namazı için ezan ve kamet farz-ı kifayedir. Bunların dışındakiler için değildir. Bunun dayandığı delil, daha önce de geçen şu hadis-i şeriftir: "Nama: vakti geldiği zaman içinizden biri ezan okusun, size en büyüğünüz imam olsun." Buradaki emir birisi üzerine farz olmasını gerektirir. Ebu'd-Derdâ'dan merfu olarak rivayet edilen bir hadiste şöyle gelmiştir: "Üç kişi bir arada bulunur da ezan o kurnazlar ve aralarında cemaatle namaz kılmazlarsa şeytan mutlaka onlara galip gelir" (D Ezan ile cemaat İslâmın görünen şiarlarıdır. Dolayısıyla bu ikisi cihat gibi farz-ı kifaye olmuşlardır. Bazı kimseler bunu yerine getirirlerse diğerlerinden bu farz düşer. Buna binaen ezan ile cemaat namazını terk eden bir beldenin halkına karşı savaş açılır.
Beş vakit namaz için ezan ve kameti terk etmek mekruhtur, fakat bu namazlar iade olunmaz.
Şehirde tek bir ezan yeterlidir. Diğer namaz kılanlar sadece kamet getirmekle yetinirler. Bu görüş Hanefîlerle Malikîlerin görüşüdür. Daha önce de açıkladığımız üzere Şafiîler böyle düşünmemektedirler.
Malikîlcrle Hanefîlerin bu meselede dayandıklan delil, İbni Mes'ud ile Alka-me ve Esved'in ezansız namaz kıldıkları ile ilgili rivayettir. Süfyan'a göre, bir şehir halkına o şehirde getirilen bir tek kamet yeterlidir. Fakat I lanclîlcr şöyle demişlerdir: Şehirde evinde namaz kılan kimse, cemaat tarzında eda edilmiş olması için ezan ve kamet ile namaz kılar. Fakat ezan ile kameti terk ederse bunu yapmak caizdir. Çünkü İbni Mes'ud: "Mahallenin ezanı bize yeter." demiştir. Fakat bu rivayet gariptir. Nitekim Zeylâî de böyle söylemiştir.
Bir kaç namazı kaçıran yahut iki vaktin namazını bir vakitte cem-i takdim tarzında birleştiren kimsenin birinci namaz için ezan okuması sonra her bir namaz için kamet getirmesi müstehaptır. Bu görüş Şafiî'nin sözüne uygundur. Dayandıklan delil, daha önce de geçen Ebu Saîd hadisidir: "Koyunlarının arasında veya çölde bulunduğun zaman...." İkinci delil Ebu Katâdc hadisidir: "Safıabe, Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber bulunuyorlardı. Hepsi uykuya daldılar. Nihayet güneş doğdu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): "Ey Bilal! kalk, insanlara namaz kılınacağını ilân et," buyurdu.^
Bir kimse, cemaatle namaz kılınmış bulunan bir mescide girdiği zaman, dilerse ezan okuyup kamet getirir. Çünkü Esrem ile Saîd b. Mansur'un Enes'ten rivayet ettiklerine göre, "Enes (r.a.) cemaatinin namazı kıldıkları bir mescide girdi. Bir kimseye emrederek ezan okutturdu ve kamet getirtti. Bu şekilde o mescitte cemaatle namaz kıldırdı." Böyle bir kimse dilerse ezansız ve kametsiz de namazım kılabi-
1 - Ahmed, Ebu Dâvud, Neseî, Taberanî, Ibn Hıbban ve Hâkim rivayet etmişlerdir. Neylü'l-Evtâr, U,
31.
2 - Buharî ile Müslim. Bu hadisi Imran b. Husayn da rivayet etmiştir. Şöyle demiştir: "Hz. Peygamber
(as.) Bilâl'e emretti, o da ezan okudu, birlikle iki rekât sünneti kıldık. Sonra emretti ve kamet getirdi, yine birlikte farzı kıldık." (Bu hadis üzerinde Buharî ile Müslim ittifak etmişlerdir.)
lir. Kadınlar hakkında ezan ve kamet sünnet değildir. Şafıîler ve Malikîler kadınların kamet edebileceklerine kaildirler. Necat kendi senediyle Esma binti Büreyd'in şöyle dediğini rivayet ediyor: "Resulullah (a.s.)'ın: "Kadınlar ezan ve kamet getirmezler. " buyurduğunu işittim."
Özetle, cumhura göre, kazaya kalmış namazlar için ezan okunur. Malikîlere göre bunu yapmak mekruhtur. Ezan ittifakla sadece erkekler için sünnet olup kadınlar için sünnet değildir. Şafiî ve Malikîlere göre, kadınlar için gizli olarak kamet getirmek sünnettir. Hanefîlere göre, kadınlann kamet getirmeleri mekruhtur. Han-belilere göre, kadınlann kamet getirmeleri" meşru kılınmış değildir. Cumhura göre, bir mahallede okunan ezan herkes için yeterlidir. Şafiîlere göre yeterli değildir.
2. Ezanın Şartları:
Ezan ve kamet için aşağıdaki şartlar ileri sürülmüştür.^1)
I- Vakiin Girmiş Olması: Namazın vakti girmeden önce ezan okumak sahih olmayıp fakihlerin ittifakı ile haramdır. Eğer vakit girmeden ezan okunursa vakit girdikten sonra ezan iade edilir. Çünkü ezan ilân içindir. Vakit girmeden önce ezanın okunması ise insanlan şaşırtmaktır. Bu sebeple vakit girmeden önce ezan okumak haramdır. Çünkü bunda vaktin girdiği hususunda insanlan şüpheye düşürmek ve yalan ilânda bulunmak söz konusudur. Şafiîlere göre bir vakit içinde ezanın tekrarlanması haramdır. Müezzinlerin okuduktan malum ezan bu haram olan ezandan değildir.
Fakat Hanefîler dışındaki cumhur ile Ebu Yusuf, gece yansından sonra sabah namazı için ezan okumayı caiz görmüşlerdir. Gecenin en son altıda birini teşkil eden seher vaktinde ezan okumak menduptur. Sonra bu ezan fecr-i sadık doğunca sünnet olarak iade edilir/2) Çünkü Buharî ile Müslim'de Abdullah b. Amr'dan rivayet edilen bir haberde şöyle denilmektedir: "Bilâl gece ezanını okur. İbni Ümmü Mektûm'un ezanını işitinceye kadar y ey in için." Buharî bu hadise şu ibareyi de ilave etmiştin "İbni Ümmü Mektûm âmâ olup "Sabah oldu, sabah oldu" denilmedikçe ezan okumazdı." Fakat, sabah namazı için vaktinden önce, geceden ezan okuyan kimseler için, her gece aynı vakitte ezan okumak gerekir. Çünkü değişik vakitlerde okununca insanlan şüpheye düşürür. Aynı vakitte okumanın gerekliliğinin hikmeti
1 - ed-DUrrü'l-Muhtâr, I, 362-365; el-Bedâyi, I, 149-151; Fethu'l-Kadir, I, 170, 176 vd.; Meraki
Felah, 32; el-Lübâb, I, 64; eş-Şerhu's-Sağîr, l, 251 vd.; el-Kavânînü'l-Fıkhiyye, Al vd.; Bidayı tii'l-Müctehid; I, 104 vd. Muğni'l-Muhtâc, I, 137-139, el-Hadramiyye, 3; el-Mühezzeb, I, 55-57 el-Muğnî: 1,49, 411,413-415,424 vd, Keşşafu'1-Kınâ', I, 271-279; Gayetü'l-Müntehâ, I, 87, eş-Şerhu'l-Kebir 1/194 vd.; el-Mühezzeb, I, 57 vd., Tuhfelü't-Tullâb, 54; el-Mecmû", IH, 136.
2 - Ezan dışında, sabah namazından önce ve cuma günü öğle vaktinden önce getirilen teşbihler, yüksek
sesli dualar ve benzeri salâvatlar, minare, ve benzeri yerlerde okunan bu gibi dualar sünnet değil dir. Alimlerden hiç biri bunları yapmanın müstahap olduğunu söylememişlerdir. Keşşâfu'l-Kırui. I, 281; Gayetü'l-Mimlehî, İ, 91.
bu karışıklığı önlemektir. Ezan okumakla görevli bulunan müezzinin vakitleri iyi bilen bir kimse olması gerekir. Fakat, vazifeli olmayan müezzinin vakit bilgisi olması şaru yoktur. Bir kimse kendisi için yahut bir cemaat için bir kere ezan okursa yahut âmâ olur da başkasının verdiği haber ile okursa ezan sahih olur.
2- Ezan Arapça Olmalıdır: Eğer cemaat için okunan ezan Arapçadan başka bir dil ile okunmuşsa bu ezan sahih değildir. Arapçayı iyi bilmeyen kimse sadece kendisi için Arapça dışında bir dilde ezan okursa Şafiîlere göre bu ezan caizdir. Han-belîlcr ile Hanefîlere göre, mutlak olarak bu ezan sahih değildir. Çünkü ezan, Kur'an gibi Arapça olarak gelmiştir.
3- Ezan ve Kametin Cemaate Duyurulması Şarttır: Okunan ezan ile kametin cemaatten bir kısmına duyurulması, yalnız ise kendisi duyacak kadar sesli okunması şarttır.
4- Ezan ve Kametin Sözleri Arasında Tertip ve Peş peşe lik Şarttır: Bunun sebebi sünnete uymakur. Nitekim bu hususu Müslim ve diğerleri rivayet etmişlerdir. Zira ezanın kelimeleri arasında peşpeşeliği terk ederek fasıla vermek, ilâm (duyurma) maksadını ihlâl eder. Dolayısıyla ezan ancak tertipli olarak okunursa sahih olur. Nitekim peşpeşe okunmadığı zaman geçerli değildir. Peşpeşc ve tertip üzere okunmayan ezanlar iade edilir. Uyku, bayılma, sükût cime yahut konuşma gibi az fasılalar ezanın sıhhatine zarar vermez. Fakihlcrc göre ezan okuyanın mürlcd olması ise ezanı batıl kılar, fakat okuyan kişi ezan bitlikten sonra mürted olursa batıl olmaz. Bu madde Şafiîlcrlc Hanbclîlcrc göre şarttır. Hancfilcrlc Malikîlere göre, ezan ve kametin kelimelerinin tertipli olması ve peşpeşe okunmaları sünnettir. Tertipsiz olarak peşpeşe olmaksızın okunan ezan da sahihtir. Fakat mekruhtur. Efdal olan böyle okunmuş ezan ve kametin iade edilmesidir.
Bazı Hanbclilcrc göre az da olsa, sövmek ve benzeri haram olan konuşmalarla ezan batıl olur. Başka bir görüşe göre ise, mubah konuşmalarda olduğu gibidir; ezan batıl olmaz.
5- Ezanın Tek Bir Kimse Tarafından Okunması: Ezanın bir kısmını bir müez
zin, diğer kısmını başka bir müezzin okuyacak olursa bu ezan sahih olmaz. Bunun
gibi, bir cümlesini biri, diğer cümlesini de öbürü okumak suretiyle iki kişi tarafın
dan cümleleri nöbetleşe okunan ezan da sahih değildir. Çünkü ezan bedenî bir iba
det olup biri diğerinin okumasına bina edecek iki şahısın okuması ile sahih ol
maz.
Bir topluluğun ezanı okumada birleşmesi, yani ezanı toplu olarak okuması yani hepsinin tek bir ezanı tam olarak okumaları sahihtir. Malikîler buna şu düşüncelerini ilâve etmişlerdir: Biri diğerinin sözlerini devam edecek şekilde iki müezzin tarafından okunan ezan mekruhtur. Bir tek namaz için bir kaç tane ezan okumak da mekruhtur.
İslâm tarihinde ilk defa iki ezan ihdas edenler Emcvîlerdir. Toplu olarak ezan okumak mekruh değildir. Nitekim İbni Abidîn de aynı görüşü açıklamıştır.
6- Müezzin Müslüman, Akıllı (mümeyyiz) ve Erkek Olmalıdır: Kâfirin, delinin mümeyyiz olmayan çocuğun bayılan kimsenin ve sarhoşun ezanı sahih değildir. Çünkü bu gibi kimseler ibadete ehil değillerdir. Kadının ezanı sahih değildir. Çünkü onun ezan okuması haramdır, ezan okuması meşru kılınmış da değildir. Kadının erkek cemaate imamlık etmesi de sahih değildir. Çünkü kadının sesi fitneye sebep olur. Hünsanın (erdişi) ezanı da sahih değildir. Çünkü bu kişinin erkek olduğu bilinemez. Bu sayılanlar Malikî, Şafiî ve Hanbclîlere göre şart olup Hanelilerin görüşü de buna yakmdır. Çünkü Hanefi'lere göre, bu şartların kendisinde bulunmadığı kimselerin ezan okumaları tahrimen mekruhtur. Böyle ezanların iade edilmesi müste-haptır. Buna göre, Hancfîlcrce, müezzinin erkek, akıllı, takva sahibi, sünnete vakıf, namaz vakitlerini bilen kişi olması gerekir. Malikîler dışında cumhura göre, ergenlik çağma girmiş olmak ve adalet sahibi olmak şart değildir. Temyiz çağındaki çocuğun, fasık kişinin okuduğu ezan da sahihtir. Fakat, müezzinin ergenlik çağına girmiş adalet sahibi, güvenilir kişi olması müstehaptır. Çünkü müezzin güvenilen kişi olup namaz ve oruç ibadetlerinin yerine getirilmesinde ona müracaat edilir. Müezzin böyle olmadığı zaman, okuyacağı ezanın insanlan aldatmayacağından emin olunmaz.
Hancfîlcre göre fasık kişinin ezan okuması mekruh olup iade edilmesi müstehaptır.
Malikîlerce müezzinde adalet sahibi olmak ve ergenlik çağına girmiş olmak şartı aranır. Fasık kişinin, mümeyyiz çocuğun ezanı sahih değildir. Ancak mümeyyiz çocuk eğer vaktin girdiği hususunda baliğ birinin haberine dayanırsa o takdirde okuduğu ezan sahih olur.
Malikîlerin müezzinde adaletli olmayı şart koşmalan, İbni Abbas hadisine dayanmaktadır: "Size en hayırlınız ezan okusun, en iyi okuyanınız imam olsun."^
Hanefi'lerle esah olan rivayete göre Şafiîlerce ezanda niyet şart değildir. Fakat ezandan başka bir maksat taşımamak şarttır. Bir kimse eğer okuduğu ezan ile baş-kalanna öğretmeyi kasdederse bu ezana itibar edilmez.
Diğer fakihlere göre, ezanda niyet şarttır. Bir kimse ezan kastı olmaksızın ezanın sözlerini okursa bu ezan sahih değildir.
Fakihlerin cumhuruna göre ezan ve kamette abdest şartı yoktur. Bunun gibi kıbleye yönelmek, ayakta okumak ve okurken konuşmamak da şart değildir. Bunlara riayet etmek menduptur. Cumhura göre, abdestsiz kimsenin ezanı mekruhtur. Cünüp kimsenin ezan okuması ise daha kuvvetli bir şekilde mekruhtur. Cünüp kim-
1 - Ebu Dâvud, İbni Mace ve Taberanî Mucem'ınde rivayet etmiştir. Nasbu'r-Râye, I, 279.
senin kamet getirmesi ise daha ağırdır. Hanelilere göre, cünüp kimselerin ezan ve kameti tahrimen mekruhtur. Hanefî'lerle Hanbclîlere göre böyle kimselerin okuduğu ezan iade edilir. Hanefî mezhebinde fetva verilen görüşe göre, abdestsiz kimsenin okuduğu ezan mekruh değildir. Taharetli bulunmanın mendup olmasının delili: "Ancak abdestli kişi ezan okur."^ hadisidir. Otutarak, kıbleye sırtını çevirerek ezan okumak mekruhtur. Ezan esnasında konuşmak da mekruhtur.
Malikî, Hanefî, Şafiî ve Hanbclîlere göre, ezanı okuyan kimsenin kameti de üstlenmesi sünnettir. (2) Fakat ezanı okuyandan başkasının kamet getirmesi de caizdir. Çünkü Bilâl Hz. Peygamberin emriyle'ezan okudu, ve rüyada ezanın şeklini görmüş bulunan Abdullah b. Zeyd kamet getirdi/3) Bu şartlarda, mürted olmak, sarhoş olmak, bayılmak, uzun süreli uyku uyumak, delirmek, ezan ve kametin kelimelerinden birini terketmek, sükût, yahut konuşma sebebiyle kelimeler arasında uzun fasıla vermekle ezan batıl olur. Şafiî mezhebinde tercih edilen görüşe göre, bir kimse ezan okurken mürted olsa, sonra hemen İslama dönse, kaldığı yerden ezana devam eder.
3. Ezanın Keyfiyet ve Şekli:
Fakihler tevatür yoluyla eksiksiz ve fazlasız olarak, bilinen ezanın sözleri üzerinde ittifak etmişlerdir. Bu sözler ikişer kere tekrarlanır. Nitekim fakihler yine sabah ezanında tesvîb'dz yani "Hayye alel-felâh"tan sonra ezana ilâvede bulunulmasında ittifak etmişlerdir. Bu ilâve de: "Esselâtü hayrun minennevm" ifadesidir. Bu ifade iki kere tekrarlanır. Bunun dayandığı delil sünnette sabit olduğu şekilde Bilâl'den nakledilmiş rivayettir. W Hz. Peygamber (a.s.) de, Ahmed ve Ebu Davud'un rivayet ettiklerine göre, Ebu Mahzure'ye: "Sabah ezanı olduğu zaman iki kere "Essaîâtü hayrun minennevm" de" buyurmuştur." Fakihler terci' konusunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Terci', ezandaki şehadet kelimelerini açıktan okumadan önce iki kere gizli olarak söylemektir. Malikîler ile Şafiîler bunu kabul etmişler, Hanefi'ler ile Hanbeliler ise reddetmişlerdir. Fakat, Hanbeliler bir kimse terci' getirecek olsa bu mekruh olmaz demişlerdir.
Tercih edilen görüşe göre/5) Hanefîlcr ile Hanbelîler şöyle demişlerdir: Ezan on beş kelimeden ibarettir. Ezanda terci' yoktur. Nitekim daha önce geçen Abdullah
1 - Bu hadisi Tirmizî Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir. Nasbu'r-Râye, I, 292. Bu hadis zayıfta. Sübü
lü's-Selâm, 1,129.
2 - Tirmizi Ziyad b. Haris es-Sudâî'den şu hadisi rivayet etmiştir. "Sudâ'nın kardeşi ezan okudu. Ezan
okuyan kameti de getirir." Bu hadis zayıfta. Esrem de Ebu Mahzure'nin ezan okuyup sonra kamel getirdiğini rivayet etmiştir. Sübülus-Selâm, I, 129; el-Muğnî, I, 416.
3 - Bu hadisi Ahmed ile Ebu Dâvud rivayet ettiler. Fakat, Hâkim şöyle demiştir: Bu hadisin metninde
zayıflık vardır. Sübülus-Selâm, I, 129; Neylü'l-Evtâr, II, 57; el-Muğnî, I, 415416.
4 - Bu hadisi Taberanî ve diğerleri rivayet etmişlerdir. Nasbu'r-Râye, I, 264.
5 - el-Lübâb Şerhü'l-Kitab, I, 62; el-Bedâyi', I, 147, Fethu'l-Kadir, 1,167; ed-Dürru l-Muhtar, I, 35
vd; eL-Muğnî, I, 404; Kesşâfu'l-Kınâ', I, 273.
b. Zeyd hadisinde de böyle gelmiştir. O) Bu kelimeler de şunlardır:
afo j\ ip ciîsı Si\ «iıS i! i£Î c^r! iîji c>î «iî cjrî sin c>İ & iîsî tjr' Sın c^cSuîi Jt j^ c^Vüı J^ J^ tjSC-Ji J^ £- ayU\
el-Beda'yi' ve Meraki'l-Felâh'la geldiği üzere, ezan tekbirlerinde "Ra" harfi cezimli, ezanın kelimeleri de sakindir. Kamet de ezan gibidir. Malikîler de ayni şeyi söylemişlerdir. ed-Dürrü'l-Muhtâr'âa "Ekber" sözü "Ra" 'nın fethi ile zikredilmiştir. (2) Nitekim Şafıîler de aynı görüşü benimsemişlerdir. Yani, ezan okuyan kişi iki tekbiri bir nefeste alır ve birinci tekbirdeki "Ra" 'yi fetha ile "Allahu Ekberallahu Ekber." tarzında okur. İkincide "Ra" 'yr sakin okur. Bazı Safîler şöyle demişlerdir: "Ezan da kelimelerin sonunda durmak sünnettir." Çünkü böyle okunması mevkuf olarak rivayet edilmiştir. Malikî ve Şafiîlere göre^3^ ezanın kelimeleri meşhur olup terci' ile beraber sayılan on dokuzdur. Bunun dayanağı sünnette gelen Ebu Mahzu-re hadisidir/4) Bu hadiste terci' de vardır. Yani şehadet kelimelerinin iki kere ayn olarak zikredilmesidir.
Ezan Kelimelerinin Manaları:
Ezanın sözlerinin manalan: "Allahu Ekber" sözü "Allah her şeyden büyüktür" yahut "O'nun yüceliğine yakışmayıp kendisine nisbet edilen her şeyden büyüktür yahut "kebîr" manasına gelmektedir.
"Eşhedü" sözü "biliyorum" demektir. "Hayye alessalâh" sözü "Namaza yönelin, namaza koşun" demektir. Felah, "kurtuluş, basan ve ebedî kalış" demektir. Çünkü namaz kılan kişi, inşallah, cennete girecektir. Ve burada ebedî olarak kalacaktır. Kurtuluşa çağırmanın manası, kurtuluşun sebeplerine gelin, demektir. Tev-hid ve Allah'ın adı ile sona ermesi için ezan "Lâ îlâhe İllallah" sözleri ile tamamlanır. Nitekim ezan bu kelimelerle başlamaktadır/5)
1 - Bu, gökten inen meleğin okuduğu ezanla ilgili hadistir. Ebu Dâvud bunu Sünın'inde rivayet etmiş-
tir. Nasbu'r-Râye, I, 259.
2 - aslında "Ra" sakin olup Allah'ın isminin başındaki elif fetha ile harekelendi, ikinci lâfızda. Çünkü
ondan önceki "R" sakindir.
3 - eş-Şerhus's-Sağîr, I, 248-250; el-Kavânînü'l-Fıkhiyye, 47; Muğni'I-Muhtaç, I, 135 vd.; el-ML
hezzeb, I. 55 vd.; el-Mecmû', Di, 97.
4 - Bu hadisi cemaat Ebu Mahzûre'den rivayet etmişlerdir. Bazı lafızlarda şöyle gelmiştir: Ezanı ona
ondokuz kelime olarak öğretmiştir. Tekbirleri dörder kere okuduğu gibi, Şehadet kelimelerini de dörder kere okumuştur. Nasbu'r-Râye, L 263; Neylü'l- Evtâr, E, 43.
5 - Kesşâfü'l-Kınâ', I, 273.
5. Ezanın Sünnetleri: W
1- Müezzinin sesi gür ve güzel olmalıdır. Ezan okurken sesini yükseltmelidir. Mescidin yakınında yüksek bir yere çıkmalıdır. Çünkü daha önce geçen Abdullah b. Zeyd hadisinde Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Bu sözleri Bilâl'e öğret. Çünkü onun sesi senden daha gürdür." Yani onun sesi senin sesinden daha uzaklara gidebilecek güçtedir.
Ezan okuyanın sesinin gür olmasının hikmeti, daha kuvvetli bir tebliğde bulunmak ve işitenin kalbini yumuşatmak, ezandaki daveti kabul etmesini kolaylaştırmaktır. Çünkü çağrıda bulunan kimsenin sözlerinin tatlı olması gerekir. Dârimî ile îbni Huzcymc, Hz. Peygamber (a.s.)'dcn şunu rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (a.s.) yirmi kişiye ezan okumalarını emretıi, onlar da okudular. Ebu Mahzûre'nin sesi ise hoşuna gitti ve ona ezanı güzelce öğretti."
Ezanda sesi yükseltmenin sebebi, daha geniş bir çevrede duyulmasını sağlamaktır. Bu şekilde okunan ezanın sevabı daha büyüktür. Nitekim Ebu Saîd cl-Hudrî'dcn rivayet edilen: "Koyunlarının arasında bulunduğun zaman..." ile başlayan hadiste böyle zikredilmiştir. Ayrıca Tirmizî dışında beş hadis imamının Ebu Hurcyrc'dcn rivayet ettiği bir hadis-i şerifle şöyle buyurulmuşlur": "Sesinin uzaması ölçüsünde müezzinin günahları örtülür ve yaş kuru her şey onun için şahitlikte bulunur." Fakat, müezzinlik yapan kişi sesini yükseltmek için gücünün üzerinde kendisini zorlamamalıdır ki, kendisine zarar vermesin, sesi kısılmasın. Yalnız başına namaz kılacak kimsenin de ezan okurken sesini yükseltmesi sünnettir. Bunun gibi, bir topluluk için ezan okuyacak kimsenin, sesini onlardan birine işittirecek kadardan fazla yükseltmesi de sünnettir. Bir cemaatin namaz kılıp ayrıldıkları bir yerde namaz kılan kimsenin ise ezanda sesini alçalünası gerekir.
Ezanın sünnetlerinden biri, ezan okuyanın kişinin yüksek bir yerde durmasıdır. Bu durum, müezzinin sesi duyurmaya elverişlidir. Ebu Davud'un Urve b. Zü-beyr yolu ile Bcnu Ncccar'dan olan hanımından rivayet ettiğine göre bu kadın şöyle demiştir: "Benim evim, mescidin civarındaki en yüksek ev idi. Bilâl sabah ezanını bu evin üzerinde okurdu. Bilâl seher vaktinde gelip evin üzerinde oturur sabah vaktini gözetlerdi. Fecrin doğuşunu gördüğü zaman doğrulur sonra da ezan okurdu. Al/ahım dinini yüceltmeleri için Kureyş'e yardim et" derdiS2^
Ezan okuyan kişinin mescide yakın bir yerde bulunması da ezanın sünnctlcrin-
1 - el-Bedâyi, I, 149-152; ed-Dürrü'l-Muhtâr, I, 359-361; Felhul-Kadir, I, 170-176; el-Lübâb, 1, 6: Merakı'l-Fetâh, 32; es-Şerhu's-Sağîr, 1,252 vd.; eş-Şerhu'l-Kebir, I, 195-198; el-Kavânînul-Fık hıyye, Al vd.; Muğni'l-Muhtâc, I, 138; el-Mühezzeb, I, 57, 59; el-Muğnî, I, 407, 412, 415, 422 426, 429; Kessâful-Kına, I, 270-282; el-Mecmû', III, 105-117, 126, 129 vd.; el-IIadrcmiyye 35.
2-Nasbu'r-Râye, I, 292.
den biridir. Çünkü ezan cemaate çağırmadır. Mescitte cemaat olmak ise daha faziletlidir/1)
2- Ezan sesinin duyurulması için yüksek bir duvar yahut minare üzerinde
okunmalıdır. İbni Münzir şöyle demiştir: "Kendilerinden ilim aldığım âlimler mü
ezzinin ezanı ayakta okumasının sünnet olduğu hususunda ittifak etmişlerdir."
Katâde hadisinde geldiği üzere Hz. Peygamber (a.s.) Bilâl'e: "Kalk ezan oku."W
buyurdu. Hz. Peygamber (a.s.)'in bütün müezzinleri ezanı ayakta okurlardı. Eğer
müezzinin hastalık ve benzeri özrü bulunursa o takdirde oturarak ezan okuyabilir.
Bunun gibi kametin de ayakta getirilmesi sünnettir.
3- Müezzin hür, bulûğa ermiş (adil) emin, salih, namaz vakitlerini bi
len biri olmalıdır. Daha'önce de geçen İbni Abbas hadisinde şöyle gel
miştir: "Sizin için aranızdan en hayırlınız ezan okusun, en iyi Kur'an
okuyanınız imam olsun." Malikîler dışındaki cumhura göre bunlar sün
nettir. Malikiler adaletli olmayı da şart koşuyorlar. Nitekim Şafiiler de ezan
okumakla görevli bulunan kişinin vakti bilen bir kimse olmasını şart koşuyorlar.
4- Ezan okuyan kişi abdestli ve temiz olmalıdır. Daha önce de geçen hadiste: "Ancak abdestli olan kişi ezan okuyabilir." buyurulmuştur. İbni Abbas hadisinde ise şöyle gelmiştir: "Ezan namaza bitişiktir. Sizden biri ancak temiz olduğu hâlde ezan okusun." @)
5- Müezzin kör olmamalıdır. Çünkü kör olan kişi vaktin girdiğini bilemez. Çoğu zaman yanılır. Eğer âmâ kişi ezan okursa bu ezan sahih olur. Çünkü İbni Ümmü Mektûm, Hz. Peygamber (a.s.) için ezan okurdu. İmam Buhaıî'nin rivayet ettiğine göre, İbni Ömer onun hakkında şöyle demiştir: "İbni Ümmü Mektûm kör idi. Kendisine " "Sabah vakti oldu, sabah vakti oldu" denilinceye kadar ezan okumazdı." Malikîlere göre, kör olanın okuduğu ezan başkasına bağlı olarak okunmuşsa yahut güvenilir bir kimseyi taklit ederek okunmuşsa caizdir.
6- Müezzin birer parmağını kulaklarına sokmalıdır. Zira bu durum sesi yükseltir. Ebu Cuhayfe'den rivayet edildiğine göre: "Bilâl-i Habeşî ezan okurken ve iki parmağını iki kulağının deliğine soktu."^ Resulullah (a.s.)'ın müezzini olan Sa'd'dan rivayet edildiğine göre: "Resulullah (a.s.) Bilâl'e iki parmağını iki kulağı-
1 - ibni Sa'd, Zeyd b. Sabit'in anasına isnat ederek şöyle demiştin Benim evim mescidin civarındaki en yüksek ev idi. Bilâl bu evin üzerine çıkarak ezan okurdu, ilk ezanından Hz. peygamber (a.s.)'in mescidi inşa edilinceye kadar burada ezan okudu. Mescid inşa edildikten sonra mescidin duvan üzerinde ezan okudu. Bilâlin ezan okuması için Mescidin üstünde ona mahsus bir yüksek yer yapılmıştı.
Mısır minarelerinde ilk ezan okuyan zat Şurahbîyl b. Amir el-Muradîdir. Seleme Muaviye'nin em-ıı ile minare yaptırmıştır. Bundan önce minare yoktu. Reddul-Muhtâr, I, 360.
.' Ituhnıî ve Müslim Nasbu'r-Râye, I, 292.
! SUbtUU's-Sslâm,!, 129.
'I lUılıaıî ve Müslim
nın deliğine sokmasını emretti ve şöyle buyurdu: "Bu durum sesini daha çok yükseltir." (l)
7- Ezan okurken iki kelime arasında durarak uzatmalı, kamet getirirken iki kelimeyi birleştirmek suretiyle süratli okumalıdır. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.) Bilâl'e şöyle buyurdu: "Ezan okuduğun zaman kelimelerin arasını ayırarak oku, kamet getirdiğin zaman da kelimeleri birleştirerek oku."{-] Ezan aynı zamanda orada bulunmayanlara vakün girdiğini bildirmek içindir. Kelimeleri yavaş yavaş okumak suretiyle vakti bildirmek daha faydalı olur. Kamette ise toplanmış bulunan cemaate namazın başladığını bildirmek söz konusudur. Çabuk okumakla da bu maksat hasıl olur.
8- Ezan ve kamette kıbleye yönelmeli. Hz. Peygamber (a.s.)'in müezzinleri, kıbleye yönelerek ezan okurlardı. Ezanda Allah'a karşı yakarış ve münacat vardır. Böyle bir durumda kıbleye dönülür.
"Hayye alessalâh" ve "Hayye alel-fclâh"larda yüzünü sağa ve sola çevirmek; birincisinde sağa, ikincisinde sola çevirmek müstehaptır. Ancak ayaklar döndürül-memelidir. Çünkü bu sözlerde cemaata seslenme vardır, dolayısıyla bunları okurken sağa ve sola dönülmelidir. Ebu Cuhayfe de şu rivayeti nakletmiştir: "Bilâl'ın ezan okuduğunu gördüm. O yüzünü sağa ve sola çeviriyordu. Hayye alesssalâh, hayye alel-felâh diyordu. İki parmağı da iki kulağında idi."®} Bir lafza göre de şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (a.s.)'e gelmiştim. O deriden yapılmış kırmızı bir çadırdaydı. Bilâl çıkıp ezan okudu. Hayye elas-salâh, hayye alel-felâh'a geldiği zaman sağa ve sola doğru yöneldi, fakat dönmedi."^ Şafiîlpre göre, minarede hem dönmek hem de ihtiyaç olursa kıbleye sırt çevirmek caizdir. Hanbclîlere göre, İmam Ahmed'den bu konuda iki türlü rivayet vardır: Bir rivayete göre, minarede müezzin dönmez. Bunun delili daha örree geçen hadistir. Diğer bir rivayete göre ise minarenin çevresi boyunca döner. Çünkü dönmeksizin vaktin ilânı gerçekleşmez. İkinci rivayet daha doğrudur.
Ezan bittikten sonra, ezan ile kametin arası, namaz kılacakların gelecekleri kadar bir zamanla ayrılır. Ancak müstehap olan vakte de dikkat edilip, kaçınlmaz. Akşam ezanından sonra kısa üç ayet okunacak kadar ara verilir. Bunun dayandığı delil, Hz. Peygamber (a.s.)'in: "Ev Bilâl! Ezanın ile kametin arasında, yemek yemekte olan birinin yemeğini normal bir şekilde bitirip normal bir şekil de ihtiyacını giderecek kadar mühlet ver."^
1 - İbni Mace, Hâkim, Taberanî ve İbni Adiy rivayet ettiler. Nasbu'r-Râye, I, 278.
2 - Tirmizî tahric etmiştir. Nasbu'r-Râye, I, 275.
3 - Bu hadisin aslı üzerinde Sahihayn'da ittifak edilmiştir. Bunu Ahmed ile Tirmizî de rivayet etmiş
olup Tirmizî sahih demiştir. Sübülü's-Selâm, I, 122; Neylü'l-Evlâr, II, 46.
4 - Ebu Dâvud (a.g.e.)
5 - Bu hadisi Ahmed Ubey b. Kâ'b'dan rivayet etmiştir. Ebu Dâvud ile Tirmizî, Cabir (r.a.)'den Hz.
Peygamber (a.s.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ey Bilâl! Ezanın ile kametin arasında yemekle olan birinin yemeğini bitireceği, içmekte olanın içmesini bitireceği, tuvalete giren kimsenin ihtiyacını gidereceği kadar bir zaman aralığı bırak."
Abdullah b. Zeyd'in rüyasında ezan okuduğunu gördüğü melek, ezan okuduktan sonra oturup cemaati beklemişti. Böyle yapılırsa insanları namaza davet etmekteki maksat hasıl olmuş olur.
Hanefîlere göre ezandan sonra bütün vakitlerde "Essalâh! Essalâh! Ya musal-lin!" (Ey namaz kılanlar! Namaza, namaza) diye seslenerek tesviple bulunmak müstchaptır. Çünkü dinî işlerde gevşeklik ortaya çıkmıştır.
Şafiîlere göre, müezzinin ezandan sonra yahut yağmurlu, rüzgârlı veya karanlık gecelerde "Hayyeale"lcrdcn sonra "Ey namaz kılanlar! Evlerinizde kılın" demesi de sünnettir.
9- Müezzin, ecrini Allah'tan isteyerek ezan okumalıdır. Bütün âlimlerin ittifa
kı ile ezan ve kametten ölürü ücret almak caiz değildir.
Hanefîlere göre, bu görevlerden ötürü ücret almak caiz değildir. Mezhepte kuvvetli olan görüşe göre Hanbclîlcrdc de ücret almak caiz değildir. Çünkü bunlardan ötürü ücret almak Allah'a taat ve ibadetten ötürü ücret almak olur. İnsan taat ve ibadette bulunurken kendisi için çalışır. İmamlık ve diğer dinî görevlerde olduğu gibi, bunlardan ölürü ücret almak caiz değildir. Hz. Peygamber (a.s.) de Osman b. Ebi'1-Âs'a şöyle buyurdu: "Müezzinlik yaptığın zaman ezandan ötürü ücret al-ma.'<»
Esah olan görüşe göre, Malikîlerle Şafiîlcr ezandan ötürü ücret almayı caiz görmüşlerdir. Diğer amellerde olduğu gibi, bu da belirli bir iştir. Hancfîlcrin müte-ahhir âlimleri ve diğerleri -îcarc bahsinde de geleceği üzere- dinî ibadetlerden ötürü ücret almanın caiz olduğuna fetva vermişlerdir. Bu fetvanın dayanağı, ilim adamlarına Bcytül-maldan tahsis edilen maaşların kesilmesi sebebiyle, bu gibi görevlerin yürütülmesini sağlamaktır.
Nitekim Hanbelîler de şöyle demişlerdir: Ezan ve kameti kendiliğinden ücretsiz olarak yapacak kimseler bulunmazsa halkın ortak ihtiyaçlarının giderilmesi için ayrılan fey (ganimet) malından bu gibi görevleri yerine getirecek olan kimselere ücret verilebilir.
10- Hanefıler dışındaki cumhura göre mescitle iki müezzin bulunması müste-
hap olup daha çok bulunması müstelıap değildir. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.)'in iki
müezzini vardı: Bilâl ile İbni Ümmü Mckıûm/2)
Bir mescitte bir müezzin ile yetinmek de caizdir. En iyisi bir mescitte iki müezzinin bulunmasıdır. Bunun dayandığı delil yukarıdaki hadistir. Eğer ihtiyaç hasıl olursa dörde kadar müezzinin görevlendirilmesi caizdir. Çünkü Hz. Osman (r.a.)'ın dört tane müezzini vardı. Hanbclîlcrlc Şafiîlere göre, maslahat ve ihtiyaç gereği
1 - Ivbu Dâvud, İbni Mace, Tirmizî rivayet etmiş olup Tiımvâ Ilasen demiştir.
2 - Hadis sahih olup, Buharı ile Müslim rivayet etmişlerdir.
dört müezzinden fazlasının bulundurulması da caizdir.
Müezzinler bir kaç tane olduğu zaman, müstehap olan bunların vakitlerde peş-peşe nöbetleşerek görev yapmalarıdır. Nitekim Bilâl ile İbni Ümmü Mektûm böyle yapmışlardır. Bunlardan biri diğerinden sonra ezan okuyorlardı. Bu durum, ezanın daha çok duyurulmasına sebeptir.
Müezzinlerin bir kaç tane olması durumunda bunlardan her biri ya bir minarede yahut bir köşede ezan okumalı yahut bir yerde hepsi birden ezan okumalıdır.
11- Müezzinin halkın namaza hazırlanması ve vakti öğrenmeleri için ezanı vaktin evvelinde okuması müstehaptır. Cabir b. Semure'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bilâl ezanı vaktinden hiç tehir etmez, fakat çoğu kez kameti bir müddet tehir ederdi." W Başka bir rivayette şöyle gelmiştir: "Bilâl, güneş meylettiği zaman ezan okur, hiç tehir etmez; sonra Hz. Peygamber (a.s.) mescide çıkıncaya kadar kamet getirmezdi. Hz. Peygamber (a.s.) namaza çıkınca onu gördüğü zaman kamet getirirdi."^
12- Devlet adamlarını namaza hususî olarak çağırmak caizdir. Çünkü Hz. Ai-şe'den rivayet edildiğine göre Bilâl gelip: "Esselâmu Aleyke yâ Resulellah ve rah-metullahi ve berekâtühû! Esselâh! Yerhamukellah!" diyerek seslenirdi. Hz. Peygamber (a.s.): "Ebu Bekir'e söyleyin, namazı kıldırsın." buyurdu. Hz. Bilâl, Ebu Bekir ile Ömer'e Hz. Peygamber (a.s.)'e verdiği gibi selâm vererek onları namaza çağırırdı." Çünkü onlar devamlı Müslümanların işleriyle meşgul olurlardı. Cemaatin toplandığı haber verilince namazı da kıldınrlardı.
13- Müezzin ezanını tamamlamadan insanların kalkmamalan, belki biraz sabrederek ezanı bitirmesini beklemeleri yahut ezanın sonuna yaklaşmasını beklemeleri müstehaptır. Çünkü ezanı duyunca hemen hareket etmekte şeytana benzemek sözkonusudur.
5. Ezanın Mekruhları:
Aşağıda zikredildiği üzere ezanın bazı mekruhları vardır/3)
1- Daha önce zikredilen sünnetler yerine getirilmediği zaman, ezan okumak mekruhtur. Hanefîler sünnetleri bulunmadığı zaman ezandaki mekruhları sayarak şöyle demişlerdir: Cünüp kimsenin ezan ve kameti mekruhtur. Böyle bir kişinin ezanı iade edilir. Mezhebe göre, abdestsiz kimsenin kameti de iade edilir. Delinin, bunağın, âkil olmayan çocuğun, kadının, hünsânın, fasığın, sarhoşun, oturanın, binek üzerinde olanın ezan okuması tahrimen mekruhtur. Ancak kişi kendisi için
1 - ibni Mace.
2 - Ahmed Müsnedinde rivayet etmiştir.
3 - Fethu'l-Kadir, I, 167; ed-Dürrü'l-Muhtâr, T, 364 vd; Meraki'l-Felâh, 32; el-Kavânînü'l-Fıkhıyye
48; eş-Şerhu's-Sağîr, I, 248; eş-Şerhu'l-Kebir, I, 194, 196, 198; Muğni'l-Muhtâc, I, 138; el-Mi, hezzeb, I, 57 vd.; el-Muğnî, I, 408,411,414, 424, 428,430; Keşşafu l-Kına', I, 276, 279,281,283.
ezan okuyacağı zaman oturması veya seferî olanın binek üzerinde okumasında bir kerahet yoktur.
2- Ezanda telhîn, kelimeleri değiştirmeye sebep olacak tarzda uzatarak yahut kelimelere ilâve yahut çıkartma olacak tarzda teğanni ile okumak mekruhtur. Fakat teğanni olmaksızın sesi güzelleştirmekte bir beis yoktur, belki bunu yapmak matluptur. Hanbelîİerde tercih edilen görüşe göre, teğanni ile okunan ezan sahihtir. Çünkü teğannisiz okunan ezanda olduğu gibi, ilâm maksadı hasıl olmaktadır. Nahiv ve irap kaideleri bakımından hatalı şekilde ezan okumak ise mekruhtur.
3- Ezan okurken yürümek mekruhtur. Çünkü yürümek ilâma engel olur. Ezan okurken konuşmak da mekruhtur; hatta selâm almak bile mekruhtur. Bunun gibi ezan okuyan kimseye selâm vermek de mekruhtur/1) Ezan okumakta olan kimseye selâm verilmişse ezan bittikten sonra bu selâmı almak vaciptir. Az bir konuşma ezanı bozmaz. Uzun konuşma bozar. Çünkü Hanelîler dışındaki cumhura göre, ezanda şart olan müvalât (peşpeşelik) uzun konuşma ile kesintiye uğrar. Hanbelîlcr şu hususa işaret etmişlerdir: Ezan ve kamet esnasında selâm almak caizdir.
4- Sabah namazının dışındaki ezanlarda tesvip mekruhtur. Tcsvip ister ezan esnasında olsun ister ezan bittikten sonra, fark etmez. Çünkü Hz. Bilâl'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resulullah (a.s.) sabah ezanında tesvibi bana emretmiş, yatsıda ise yasaklamıştır. "(2) Tesvip sabah namazına münasiptir, çünkü insanlar bu vakitte uykudadırlar. Onları uyandırıp namaza kaldırmak gerekir.
5- Hanbelîlere göre ezandan sonra özürsüz olarak mescitten dışarı çıkmak haramdır. Çünkü sahabenin ameli böyledir. Ebu'ş-Şa'sâ şöyle demiştir: "Ebu Hu-reyre ile beraber mescitte oturuyorduk. Müezzin ezan okudu. Bir adam kalkıp mescitten dışarı çıkmak üzere yürümeye başladı. Adam mescitten çıkıncaya kadar Ebu Hureyre onu gözüyle takip ettikten sonra şöyle dedi: İşte bu adam Ebu'l-Kasım'a asi olmuştur. "O) Osman b. Affan da şöyle demiştir: "Mescitte iken kim ezanı dinler de sonra dışarı çıkarsa -bu eğer bir ihtiyacı için olmazsa- ve geri dönmek niyetinde değilse bu kişi münafıktır." (4)
Fakat bir özür sebebiyle mescitten dışarıya çıkmak mubahtır. Çünkü İbni Ömer tesvip için mescitten dışarı çıkmıştır.
1 - Malikîlere göre, hacda telbiye getiren kimseye selâm vermek de mekruhtur. Bunun gibi tabiî ihtiya-
cını gidermekte olana, cinsel ilişkide bulunana, bidatçılara, eğlence ile meşgul olana, günah işlemekte olana, genç kadınlara selâm vermek mekruhtur. Eğer günahkâr, kişiler günah işleme durumunda iseler, yahut genç kadınlara selâm vermekten fime doğacaksa selâm vermek o takdirde haramdır. Namaz kılan, Kuran okuyan, yemek yiyen, taharetlenen, abdest ve gusül alan kimselere selâm vermek mekruh değildir. eş-Şerhul-Kebir, I, 198.
2 - İbni Mace.
3 - Ebu Dâvud ve Tirmizî. Tirmizî hasen sahih demiştir.
4 - İbni Mace.
Şafiîlere göre, ezandan sonra namazı kılmadan özürsüz olarak mescitten dışarı çıkmak mekruhtur.
6- Hanbelîlere göre Ramazan ayında sabah vaktinden önce ezan okumak mekruhtur. Bunun hikmeti insanların aldanıp sahuru terketmelerini önlemektir. Gece ezan okunması âdetini bilen kimseler için ezan okunmasının mekruh olmaması ihtimali vardır. Çünkü Bilâl (r.a.) bunu yapardı. Dayandığı delil Hz. Peygamber (a.s.)'in: "Bilal gece ezan okur. İbni Ümmü Mektâm ezan okuyuncaya kadar yeyin, için." sözüdür. Yine Hz. Peygamber (a.s.) başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: "Bilâl'in ezan okuması sahur yemeği yemenize mani olmasın. Çünkü Bilâl uykuda bulunanlarınızın uyanması, ibadet etmekte olanınızın, ibadeti bırakıp sahura dönmesi için gece ezan okur." Hanbelîlere göre, kametten önce: "Allahümme salli alâ Muhammedin" demek mekruhtur. Kametten önce öksürmekte bir beis yoktur. Ayrıca Hanbelîlere göre, ezandan sonra çarşılarda ve diğer iş yerlerinde namazın başlamakta olduğunu yüksek sesle duyurmak da mekruhtur. Meselâ, "Esselâh, el-ikameh, esselâh, rahimekümüllah!" gibi sözler söylemek mekruhtur. Nevevîye göre kametten önce Hz. Peygamber (a.s.)'e salavat getirmek sünnettir.
Ezan ve Kamet Getirene İcabet etmek:
Hanefîlerde racih olan görüşe göre, ezanı işiten kimsenin buna icabet etmesi vacip", kameti işiten kimsenin icabet etmesi menduptur. Hanefîler dışındaki fakih-lere göre, müezzinlik eden veya kamet getiren kimsenin sesini işiten kimselerin her bir cümlenin sonunda ikişer kere bu kelimeleri tekrarlamaları sünnettir. Ancak "hayyeala'larda şöyle demelidir: "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh." Bunun manası İbni Mesud (r.a.)'un dediği gibi şudur: "Allah'a isyandan ancak Allah'ın kuvveti ile, koruması ile korunulur. Allah'ın taatlarına karşı ancak Allah'ın yardımı ve kuvveti ile başarı elde edilir."
Ezan okunurken tesvipte de şöyle denilir: "Sadakte ve berarte". Müzzine icabet etmek dil iledir. Hanefîlerde zahir olan görüş budur/1)
Bazı Hanefîlere göre, müezzine hemen namaza giderek icabet edilir. Fakat bunu yapmak müşküldür. Çünkü böyle yapınca namazı hemen vaktin ilk cüzlerinde eda etmek gerekir.
Malikîler ezanı işiten kimsenin nafile namazda olsa bile kelime-i şehadetlerin sonuna kadar icabet etmesini yeterli görmüşlerdir. Böyle bir kimse racih, meşhur ve mutemet olan görüşe göre ezanın diğer kelimelerinde müezzinin dediklerini tekrarlamaz. Müezzinin "Essalâtü hayrun minennevm" sözünü tekrar etmediği gibi "Sadakte ve berarte" sözünü de söylemez. Ancak, işiten kişi kametten sonra: "Eka-
1 - el-Bedâyi', I, 155; Fethu'l-Kadir, I, 173; ed-Dürrü'l-Muhtâr, I, 367 vd.; eş-Şerhus-Sağîr, I, 25: eş-Şerhü'l-Kebir, I, 196; el-Kavânînü'l-Fıkhiyye, 48; el-Mecmû", III, 124; Muğni'l-Muhtâc, 140 vd.; el-Mühezzeb, I, 58; Keşşaful-Kınâ', I, 284; el-Muğnî, I, 426-428. (*) Nimetü'l-İslâm sahibi, Hanifilcrce mııtemcd görüşe göre ezana icabetin vacib değil, mustahab olduğu ifade ediyor, c. 1, kısım II, s. 65.
mehellah ve edamehâ" der.
Müezzine icabet etmenin gerekli olduğunun delili, Ebu Saîd'den rivayet edilen hadis-i şeriftir: "Resulullah (a.s.) şöyle buyurdu: "Ezanı işittiğiniz zaman, müezzinin söylediklerini siz de aynen söyleyin."^ Fakat, Malikîler şöyle demişlerdir: "Hz. Peygamber (a.s.)'in: "İşittiğiniz zaman" sözünden ilk akla gelen mana "bazısını da işitseniz"dir. Özellikle şöyle buyurmuştur: "Müezzinin söylediği gibi söyleyin. "Dediği gibi söyleyin, dememiştir. Bana göre bu, tevilde açıkça zorlanmaktır. Doğrusu bazı Malikîlerin de dediği gibi, ezanı işiten kimse bütün ezanı tekrar etmelidir. Hanefîlere göre bu hadisteki emir, vacip olmayı gerektirir. Başkalarına göre mendup olma manasını ifade eder. Bu, namazlann sonunda dua etmeye benzer.
"Hayye alesselâh ve hayye alel felalr'lar dışında müezzinin söylediği kelimelere icabette en güzel söyleyiş, kelime kelime müezzinin söylediğini söylemektir. Müslim'in Hz. Ömer'den rivayet ettiğine göre hayye alesselâh ve hayye alelfclah"larda ise şöyle der. La havle velâ kuvvete illâ billah" (-) İbni Huzeyme'nin Enes'ten rivayet ettiğine göre şöyle demiştir: "Sabah ezanında müezzin "Hayye alel-felâh" dediği zaman, işiten kimsenin "Essalâtii hayrım minennevm" demesi sünnettir." (3) Ebu Davud'un Hz. Peygamber (a.s.)'in ashabından bazılarından rivayet ettiğine göre: "Bilal kamete başladı. "Kad kametissalah" dediği zaman, Hz. Peygamber (a.s.) "Allah namazı ikame etsin ve devam ettirsin.' buyurdu." <4) Tesvip konusunda da yine hadis gelmiştir. İbni Rifa'a da böyle söylemiştir. Fakat, bunu kimin söylediği bilinmemektedir.
Kur'an da olsa, ezan okunurken okumakta olan kimsenin okumasını kesmesi müstehaptır. Bunun sebebi müezzinin yahut kamet getirenin söylediklerinin benzerini söylemektir. Çünkü ezan ile kamet kaçar, fakat okumak kaçmaz. Ancak bir kimse namazda iken ezan ve kamet sözlerini işitse, onun söylediklerinin benzerini söylemez ki, namaz içinde namazdan olmayan şeylerle meşgul olmasın. Bir hadiste şöyle rivayet edilmiştir: "Namazda elbette kendisine mahsus bir meşguliyet vardır." Yani insan namaz esnasında hariçten bir şeyle meşgul olmamalıdır.
Buna göre, Hanefîlerce ezan ve kamet okunurken kişinin hiç bir şey ile meşgul olmaması gerekir.
Cumhura göre, ezan ve kamete icabet etmek cünüp, ay başı ve lohusa olan yahut farz veya nafile tavafla meşgul bulunan ve işiten herkes için geçerlidir. Cima
1 - Bu hadis muttefekun aleyhtir. Cemaat, hadisi bir grup sahabeden nakletmişlerdir. Ebu Hureyre,
Amrb. As, onun oğlu, Ümmü Habibe bunlardandu. Müslim ile Ebu Dâvud müezzine icabet etmenin nasıl olacağını zikretmişlerdir. Neylul-Evtâr, II, 51-53.
2 -Sübülus-Selâm, I, 126,
3 - a.g.c., I, 120.
4 - a.g.e. 1,127. Ebu Dâvud'da zayıf ba senetle rivayet edilen başka bir haberde şöyle gelmiştir: "Gök-
ler ve yer devam ettikçe Allah bu namazı kıldırsın ve devam ettirsin." Yine Hz. Peygamber (a.s.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Allah'ım! Namazı kıldırt, devam ettir ve beni namaz kılan iyi kullardan et!"
eden, helada bulunan ve namaz kılan kimse bu işlerden sonra ezan ile araya uzun süre girmemişse yine icabet eder.
Hanefîlere göre müezzine icabet etmek cünüp olan kimselerede şamildir, fakat ay başı ve lohusa olanlara şamil değildir. Bunun gibi hutbeyi dinlemekte olan kimselerle cenaze namazı kılmakta olanlara, cima hâlinde bulunanlara, helâdakilere, yemek yiyenlere, ilim öğrenen ve öğretenlere şamil değildir. Fakat kişi Kur'an okurken müezzine icabet eder. Çünkü ezan kaçar, Kur'an okumak kaçmaz. Kıraat ecir için tekrarlanır.
Hanefîlere göre ezan işitildiği zaman ayağa kalkmak menduptur. En faziletlisi yürümekte olan kimse ezana icabet etmek için durmalıdır. Müezzinin okuduğu ezanın ister tamamını işitsin, ister bir kısmını işitsin, kişi buna icabet etmelidir. Eğer uzak olmak yahut sağır olmak sebebiyle ezanı işitmezse icabet etmek sünnet değildir.
Eğer arada uzun bir zaman aralığı yoksa müezzinin ezanına cevap vermedeki eksikliği telâfi etmek gerekir. Eğer uzun bir zaman geçerse gerekmez/1)
Ezan tekrarlanınca -ed-Dürrü'l-Muhtâr'da zikredildiğine göre- birincisine cevap verilir. Bu tekrarlanma işi ister kişinin kendi mahallesinin mescidinde olsun, ister başka mescitte okunmak suretiyle olsun fark etmez. Fakat İbni Abidin şöyle demiştir: "Sebep olan işitme keyfiyeti gerçekleştiği için, bu okunan ezanların hepsine cevap vermek daha uygun olur, kanaatindeyim." Nitekim bazı Şafiîler de bu görüşe dayanmışlardır. Nevevî, el-Mecmû'"da şöyle demiştir: "Bir kimse bir müezzinden sonra diğerinin ezanını işitirse tercih edilen görüşe göre, cevap vermedeki faziletin aslı hepsini içine almaktadır. Ancak birincisi kuvvetli olup terk edilmesi mekruhtur/2)
Şafiîlere göre, kişi mescide girdiği zaman müezzin ezana başlamışsa tahiyye namazına ve başka namazlara başlamaz. Belki durarak müezzine icabet eder ki icabet etme sevabı ile tahiyye namazı kılmanın sevabına beraber nail olur.
Hanefîler ile Hanbelîlere göre, müezzin kamet getirmekte iken mescide giren kişi, imam mihraba geçinceye kadar oturup bekler.
Ezandan Sonra Müstehap Olan Hususlar:
Ezan ve kametten sonra aşağıdaki hususlan yerine getirmek müstahaptır/3)
1- Hz. Peygamber (a.s.)'e salavat getirmek. Şafiî ve Hanbelilere göre ezan bittikten sonra hem müezzinin hem de dinleyenlerin salavat getirmesi sünnettir. Bu-
1 - Reddul-Muhtâr, I, 368; Muğni'l-Muhtâc, I, 140.
2 - a.g.e., 1369, Muğni'l-Muhtâc, I, 140.
3 - Fethu'l-Kadir, I, 74 vd.; ed-Dürrü'l-Muhtâr, I, 362; Merakı'l-Felâh, 33; el-Kavânînü'l-Fıkhiyye
48; Muğni'l-Muhtâc, 1,141; el-Mühezzeb, I, 58; el-Muğnî, 1,427; Keşsâfü'l-Kınâ', I, 286.
I
nun dayandığı delil ileride zikredilecek olan hadistir. H. 781'de Salahaddin Eyyubî zamanında pazartesi geceleri ezandan sonra Hz. Peygamber (a.s.)'e salat ve selam okumak âdeti ihdas olunmuştur. On sene kadar sonra da cuma günü akşam hariç bütün vakitlerde salavat okumak âdeti cari olmuştur.
2- Ezandan sonra şu me'sur (hadiste bildirilen) dua okunmalıdır:"
I ' * ' ' "l
• . fil *•
tA.Lya.iiU iL--yl |
t, , , , -fi t' > • ' 1*1 -' *°.'\ '
((4J-U-J t£-^ '■* ¥*>** \a\a» «u*jlj
"£y 6k fam /a« davetin ve kılınmakta olan namazın rabbi olan Allah! Mu-hammed'e vesile ve fazilet ver ve onu vaad etmiş bulunduğun övülmüş makama gönder." Çünkü Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Müezzinin sesini işittiğiniz zaman onun söylediği sözlerin benzerini siz de söyleyin. Sonra bana salavat getirin. Çünkü bana bir kere salavat getirene Allah on kere rahmet eder. Sonra benim için Allah katında vesile isteyin, çünkü vesile cennete bir mertebedir. Bu makam sadece Allah'ın kullarından birine verilecektir. Bu kulun ben olmasını umarım. Bunu kim yaparsa ona şefaat helâl olacaktır."^
Sa'd b. Ebu Vakkas'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Resulullah (a.s.)'in şöyle buyurduğunu duydum: "Ezanı işittiği zaman:"
tJjı j' j \iL^ oîj ı2 t^^ı îJ£j &\ Sh «fa ö\ S$?\ ısijı
»V-J |
«ü% |
JlI^jj cLo **>CjL;j tbj
1 - Bu hadisi Buharî ile Ibni Mace dışında cemaat lbni Ömer'den merfu olarak rivayet etmişlerdir. Hadisin manası şudur "Allahumme" Bu kelimenin aslı "Yâ Allah'tır." Yâ harfi ondan hazf edildi, bunun yerine sonuna "mim" getirildi. Bu sebeple ikisi bir arada bulunmaz "ed-dâveti't-tammeti"tam olan çağrı, tevhid çağnsıdır. Çünkü tevhid çağrısına değişmeler girmeyecektir, bu çağn bozulmayacaktır. Belki bu çağn Kıyamete kadar bakidir. Yahut bu çağrı ezan ve kametteki çağrıdır. Tam adını almasının sebebi mükemmel oluşundan ve mevki itibarıyla büyük oluşundan ve kendisine arız olacak olan noksanlıklardan beri olduğundandır, "es-salâti'1-kâimeti:" kılınacak ve az sonra yerine getirilecek olan namaz, demektir. "Vesile": Allah tealaya yakınlık demektir. Bir rivayete göre, vesile, cennette bir mevkinin adıdır. Nitekim Müslim'de öyle gelmiştir. "Fazilet": Diğer ahlakî değerler üzerine ilâve olan mertebe demektir. "Makam-ı Mahmud": Kıyamet günündeki büyük şefaat olayıdır. Çünkü burada Hz. Peygamber (a.s.)'i ilk ve sonradan gelen herkes övecektir. Çünkü Allah tealâ: "Allah seni yakında Makam-i Mahmuda (öğülmüs olana makama) gönderecektir." buyurmuştur. Hz. Peygamber (a.s.)'in bu makamı istemesinin hikmeti-vukü bulması ge rekli ve vacip olmasına rağmen-keramet ve üstünlüğünü göstermek ve bu makamın mertebesinin büyüklüğünü ortaya koymaktır. Neylü'l-Evtâr, II, 54.
diye dua ederse bu kişinin günahları bağışlanır."^
Cabir (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ezanı işittiği zaman:
Jr.>Iitj 5L.JÎİ liİAİ oT ı3wii3ı «SCüij tiât ı'^\ ui i»j J4^
>' <" - Mı ı* ' » ' 1*1-' *î'*i'
duasını okuyana, Kıyamet gününde benim şefaatim helâl olur." (2) Aksam ezanı olunca ezanı duyan kişi şöyle der.
(ij, °yğ\i tdL1jL> >_^-j iÜîlPi ol_p?ij &J$ j&p tdALtS Jtfl li* l$\ı
Çünkü Hz. Peygamber (a.s.) Ümmü Seleme'yc bu duayı okumasını emretmiştir/3) Kişi sabah ezanından sonra şu duayı okur:
3- Ezan bitince ezan ile kamet arasında dua edip Allah tealâ'dan dünya ve ahi-rette af ve afiyet dilemelidir. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Ezan ile kamet arasında edilen dua geri çevrilmez. Sahabe: "Yâ Resulullah! Biz ne diyelim?" dediler. Hz. Peygamber (a.s.) de: "Allah'tan dünyada ve ahirette af ve afiyet isteyin" buyurdu."^
Müstehap olan, müezzinin ezan ile kamet arasında cemaatın toplanmasını sağlayacak kadar bir zaman beklemesidir. Nitekim bu hususu ezanın sünnetleri bahsinde açıkladık.
KAMET
1. Kametin Nasıl Yapılacağı:
Vakte ait farz namazlar ile kaza namazları için yalnız veya cemaat hâlinde iken kamet getirmek sünnet-i müekkededir. Hanbelîlcr dışındaki cumhura göre, vakitlere bağlı farz namazlarla kaza namazlarında yalnız başına namaz kılan erkek ve kadınlar içinde kamet getirmek sünnct-i müekkededir. Hanbclîlere göre ise kadınlar için ezan ve kamet getirmek yoktur.
1 - Müslim rivayet etmiştir.
2 - Müslim dışında cemaat rivayet etmiştir. Neylü'l-Evtâr, II, 54.
3 - Ebu Dâvud ve Tirmizî rivayet etmiştir, bkz. el-Miihezzeb, I, 59.
4 - Hadis sahitüh. Ahmed, Ebu Dâvud ve Tirmizî rivayet edip hasen demiş, Neseî, Ibni Huzeyme, Ib-
ni Hibban ve el-Muhtare'de Zıya, Enes b. Malikten rivayet etmişlerdir. Neylü'l-Evtâr, U, 55; Su bülü's-Selâm, I, 130.
Alimler kametin şekli üzerinde üç ayrı görüş ileri sürmüşlerdir^1)
Hanefîlere göre: Kamet sözleri, ezanda olduğu gibi, tekbirler dört, diğer sözler ikişer ikişerdir. Kamette "Felâh'tan sonra iki kere "Kad kametissalah" cümlesi ilâve edilir. Dolayısıyla kametin kelimeleri on yedi olmaktadır. Bunun dayandığı delil İbni Ebu Şeybe'den gelen şu rivayettir: "îbni Ebu Şeybe şöyle demiştir: "Hz. Muhammed (a.s.)'in ashabı bize şöyle anlatmışlardır: Abdullah b. el-Ansarî Hz. Peygamber (a.s.)'e gelerek şöyle dedi: "Yâ Resulullah! Ben rüyamda üzerinde iki yeşil bürde bulunan bir kişinin bir duvarın üzerine çıkıp ikişer ikişer söyleyerek ezan okuduğunu ve kamet getirdiğini gördüm" dedi."^
Tirmizî*nin Abdullah b. Zeyd'den rivayet ettiğine göre, şöyle demiştir: "Resulullah (a.s.)'ın ezanı ve kameti çifter çifter idi."@)
Ebu Mahzure'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: "Resulullah (a.s.) bana ezanı on dokuz kelime, kameti ise on yedi kelime olarak öğretmiştir."^
Malikîlere göre: Malikîlere göre kamet on kelimedir. Bir kere "kad kametissalah" denir. Çünkü Enes'tcn şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bilâl ezanı çifter, kameti teker okumakla emr olundu." (5)
Şafiîler ile Hanbelîlere göre: Kametin kelimeleri birer kere okunup on bir kelimeden ibarettir. Ancak "kad kametissalah" lafzı müstesnadır. Bu kelime iki kere tekrarlanır. Çünkü Abdullah b. Ömer'den rivayet edildiğine göre: "Hz. Peygamber (a.s.) döneminde ezan ancak ikişer kere, kamet ise birer kere idi. Ancak müezzin: "Kad kametissalah kad kametissalah" derdi."^ Bana göre, bu rivayet diğerlerinden daha kuvvetlidir. Yahut hüküm bu görüş ile Hanefîlcrin görüşü arasında muhayyerdir. Enes hadisi ise İbni Ömer hadisi ile kayıtlandınlmıştır.
2. Kametle İlgili Hükümler:
Kametin hükmü, daha önce geçen ezanın hükümleri gibidir. Ancak aşağıdaki
1 - el-Bedâyi', I, 148; ed-Dürrü'l-Muhtâr, I, 360, el-Lübâb, I, 63; Fethul-Kadir, I, 169; eş-Şerhu's
Sağîr, I, 256; el-Kavânînul-Fıkhıyye, 48, Bidayetul-Müctehid, I, 107; Muğni'l-Muhtâc, L 133 136; el-Mühezzeb, I, 54-57; el-Muğnî, I, 406; Keşşâful-Kınâ',1, 267.
2 - Hadisin ravileri, rivayetleri Sahih-i Buharîdc geçen kimselerdir; rivayeti muttasıldır. Çünkü saha-
benin hepsi âdildir. İsimlerinin bilinmemesi zarar vermez. Bu hadisi Beyhakî de rivayet etmiştir. Bu, hadis kaynaklarında rivayet edilmiştir. Nasbu'r-Râye, I, 266-267.
3 - Nasbu'r-Râye, I, 267.
4 - Bu hadisi beş hadis imamı tahric etmişlerdir. Tirmizî hadis için cemaat sahih demiştir, a.g.e,
Neylü'l-Evtâr, II, 43.
5 - Bu hadisi Enes'ten rivayet etmişlerdir. Neylü'l-Evtâr, II, 40.
6 - Ahmed, Neseî, Ebu Dâvud, Şafiî, Ebu Avane, Darekutnî, ibni Huzeyme, İbni Hibban ve Hakim ri-
vayet etmişlerdir. Neylü'l-Evtâr, II, 43.
hükümler buna ilâve edilmektedir:^)
1- Kametin, harflerini belirtecek şekilde seri okunması sünnettir. Kamet getiren kişi iki kelimeyi tek bir nefes ile birleştirerek son kelimeyi tek bir ses ile okur. Bunun dayandığı delil Cabir'den rivayet edilen: "Ezan okuduğun zaman yavaş oku, kamet getirdiğin zaman süratli oku ve ezanın ile kametin arasında, yemek yemekte olan kişinin yemeğini bitireceği kadar bir zaman ayır." hadisidir.
2- Dört mezhebe göre en faziletli olan husus, ezanı okuyan kişinin kameti de okumasıdır. Bunun dayanağı şu hadistir: "Ezanı okuyan kameti de okur." Nitekim bu hususu ezanın şartlan bahsinde açıkladık. Bir kimsenin ezanı okuyup başka birinin kamet getirmesi de caizdir. Fakat Hanefîlcr şöyle demişlerdir: Eğer ezan okuyan bundan rahatsız olursa ezanı okuyandan başkasının kamet getirmesi mekruhtur. Çünkü bir Müslümana eziyet etmek mekruhtur. Eğer bundan eziyet çekmiyorsa mekruh değildir.
3- Hanbelîlere göre, kişinin ezan okuduğu yerde kamet getirmesi müstehaptır. Çünkü kamet ilân etmek için meşru kılınmıştır, dolayısıyla ezanın okunduğu yerde yapılmalıdır ki, daha kuvvetli bir ilân olsun. Ancak eğer müezzin minarede veya mescide uzak bir yerde ezan okumuşsa ezanı okuduğu yerden başka bir yerde kamet getirebilir.
Şâfiîlere göre, kametin ezanın okunduğu yerden başka bir yerde getirilmesi müstehaptır. Bunun gibi, kametin ezandan daha alçak bir ses ile getirilmesi de müstehaptır.
Bir kimseye imam izin vermedikçe kamet getiremez. Çünkü Bilâl-i Habeşî kamet getirmek için Hz. Peygamber (a.s.)'den izin isterdi. Ziyad b. Haris cs-Sudâî hadisinde şöyle nakledilmiştir: "Hz. Peygamber (a.s.)'e: Kamet getireyim, dedim. Bana: "Müezzin ezana daha yetkili, imam kamette (namazın başlatılmasında) daha yetkilidir" buyurdu. "(2)
İmam namaza kalkıncaya veya cemaate yönelinceye kadar namaz kılacaklar kamet esnasında ayağa kalkmazlar. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: "Namaz için kamet getirildiği zaman, beni görünceye kadar ayağa kalkmayın." O)
Cemaatin namaza kalkma vaktini belirleme konusunda Malikîler şöyle demişlerdir: Namaz kılan kişinin kamet esnasında yahut kametin öncesinde veya sonunda ayağa kalkması caizdir. Namaz kılan kimse için bu durumda her hangi bir vakit
1 - ed-Dürrü'l-Muhtâr, I, 361-371; Fethu'l-Kadir, I, 170; el-Bedâyi', I, 151; Bidayetul-Müctehid, \
145; eş-Şerhu's-Sağîr, I, 255 vd.; el-Mühezzeb, I, 59; Muğni'l-Muhtâc, I, 136-138 vd.; el-Muğni I, 415-417, 458 vd.; Keşsâfü'l-Kınâ', I, 255 vd., 279-281.
2 - Bu hadisi İbni Adiyy rivayet etmiştir. Bu zatın ismi Ebu Ahmed Abdullah b. Adiyy el-Cürcanî olup
büyük bir hadis hafızıdır. Ibnü'l-Kassar olarak da bilinir. Cerh ve tâdil konusunda el-Kâmil adlı kitabın, sahibidir. (H. 279-365) Sübülü's-Selâm, I, 130.
3 - Buharî ve Müslim.
belirlemek istenmemelidir. Bilakis insanların yapabilecekleri ölçüye bırakılır. Çünkü insanlar arasında hafif yapılı ve çabuk hareketli olanlar bulunduğu gibi, ağır yapılı ve yavaş hareketli olanlar da bulunmaktadır. Hanefîlere göre cemaat "Hayye alel-felâh"ta imam ayağa kalktıktan sonra ayağa kalkar.
Hanbelüere göre, müezzin "Kad kâmeti's-salâh" deyince cemaatin ayağa kalkması müstehaptır. Çünkü Enes'ten rivayet edildiğine göre, "Kendisi müezzin (kad kameti s-sal âh) deyince ayağa kalkardı."
Şafiîlere göre, namaz kılan kişi kamet bittikten sonra, imam cemaatle birlikte mescidin içinde bulunduğu zamanda ayağa kalkar/1) Eğer cemaat iftitah tekbirinin faziletine nail olmak için süratle kalkabilecek güçte ise kamet bittikten sonra ayağa kalkar. Eğer bu güçte değillerse iftitah tekbirine yetişecek şekilde, kamet bilmeden önce ayağa kalkarlar.
5- Ezanda olduğu gibi kametin de abdcstli, kıbleye yönelerek ve yürüyüp ko
nuşmadan getirilmesi sünnettir. Kamet ile namaz arasında uzun bir fasılanın bulun
maması şarttır. Eğer arada uzun fasıla varsa -yemek gibi- kametin yenilenmesi ge
rekir. Kametin bitmesinden sonra imamın iftitah tekbiri alması, imamın safları dü
zeltme emri gibi mendup olan bir iş dışında her hangi bir iş sebebiyle arada bir fası
lanın bulunmaması sünnettir.
Kadının erkekler cemaati için kamet getirmesi sahih değildir.
Safilere göre imam cemaatle birlikte mescidde ise, namaz kılan kişi kamet bittikten sonra ayağa kalkar (D- Eğer cemaat iftitah tekbirinin faziletine nail olmak için süratle kalkabilecek güçte ise kamet bittikten sonra ayağa kalkar. Eğer bu güçte değillerse iftitah tekbirine yetişecek şekilde, kamet bitmeden önce ayağa kalkarlar.
Kametin yüksek bir yerde getirilmesi ve parmaklann kulağa sokulması, terci' ve tertil sünnet değildir.
6- Müezzin ezan ve kamet getirdiği zaman, diğer insanlann her birinin ezan ve kamet getirmeleri müstehap değildir. Ancak onlar müezzinin söylediklerinin benzerini söylerler. Çünkü sünnet bu şekilde gelmiştir.
7- İmamın safları düzeltmesi müstehaptır. İmam bunu yapmak için sağ ve sol tarafına yönelir ve şöyle der: "Saflarınızı düzgün tutun ki Allah size rahmet etsin." Resulullah (a.s.) de şöyle buyurmuştur: "Saflarınızı düzgün tutun. Çünkü safı düzgün tutmak namazı tamamlayan hususlardandır." (2)
EK- Namaz Dışında Ezan Okumak:
Namaz dışında da bazı sebeplerle ezan okumak menduptur. Bu sebepler de şunlardır:
1- Çocuk doğduğu zaman sağ kulağına ezan okumak mendup olduğu gibi sol
kulağına da kamet okumak menduptur. Çünkü Hz. Peygamber (a.s.)'in kızı Fatıma, Ha-san'ı doğurunca, kulağına ezan okumuştu/1)
2- Yangın ve savaş esnasında ve yolcunun arkasından ezan okumak mendup
tur.
3- Saralı ve sinir hastalığına yakalanmış kişi ile kızgınlık içinde bulunan hid
detlenmiş kişinin, huyu kötü olan insan ve hayvanların kulağına ezan okumak men
duptur. Cinler ve şeytanlar yaban adamı tarzında göründükleri zaman bunların şer
rinden korunmak için ezan okunur. Çünkü şeytan ezan okunduğu zaman geri dönüp
kaçar.
Şafiîlerde güvenilen görüşe göre, ölüyü kabre koyarken ezan okumak sünnet değildir.