• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam793
Toplam Ziyaret5104259
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları

Allah'ı Unutmak-M.Arif Yüksel

ALLAH’I UNUTMAK (GAFLET/NİSYAN)

Kur’an’da, insanın Allah’la ilişkisinde “unutma” fiili üç biçimde geçiyor.:

1) İnsan’ın Allah’ı unutması...

2) Allah’ın insanı unutması...

3) Allah’ın insana kendi kendini unutturması...

Bu konuda şu iki ayeti okuyalım:

            “Vela tekunu kellezine nesullahe feensahum enfusehum.Ulaikehumu’l-fasikun.”

“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan (fasık) kimselerdir.” (Haşr Suresi, 19)

El-münafikune ve münafikatu ba’duhum min ba’d. Ye’murune bi’l-münkeri ve yenhevhe anil ma’rufi ve yegbidune eydiyehum.Nesullahe fenesiyehum. İnne’l-munafıkıne hümül’l-fasikun.

“Münafık erkeklerle münafık kadınlar (sizden değil) birbirlerindendirler. Kötülüğü emrederler, iyiliği yasaklarlar ve ellerini kapatırlar (cimrilik yaparlar.) Onlar Allah’ı unuttular, Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar fasıkların taa kendileridir.” (Tevbe Suresi, 67)    

Ayetlerden anlaşılacağı üzere Allah’ı unutanlar, fasıklar ve münafıklardır. Münafıklar aynı zamanda fasıktırlar.

Allah’ı unutma vakıası, İslam literatüründe nisyan ve gaflet kavramları ile açıklanır. Kişi Allah’ı bir kez unurmaya görsün, buna mukabil Allah da o kulunu unutmuş gibi yapıyor ve aynı zamanda o kişiye kendi nefsini de unutturuyor. Bir kimsenin kendini unutmasına şuursuzlaşma/bilinçsizleşme ve kendisine yabancılaşma sonucuna yol açıyor. Kendisine yabancılaşmış bir insan, insan olması hasebiyle sahip olduğu değerden, Allah’ın kendisine verdiği nimetlerden habersizdir. Kendine yabancılaşmış bir insan, Allah’ın yaratılışta lütfettiği temiz ve İslam’a elverişli fıtratın aksine bir kişilik  geliştirir. Kendine has kişiliği ve fikri olmayan böylesi kimselerin işi gücü özenti ve taklittir.  Böylesi kimselerden sadece bir grubun, takımın fanatik taraftarı olur. Paraları varsa, iyi müşteridirler, satın alıp tüketirler fakat değer üretebilecek bir yetenekten yoksundurlar.

Unutmanın çeşitli sebepleri vardır:

a) Hafıza zayıflığı,

b) Fazla meşguliyet,

c) Haramlarla iştigal

d) Konuyu önemsememe.

Unutkanlık bir zafiyettir. Bütün noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah için böyle bir zafiyet söz konusu olamayacağına göre Allah’ın unutması mecazidir. Allah’ın kulunu unutması, rahmetini kesmesi, himayesinden  ve değerli kullar listesinden onu çıkarması şeklinde anlaşılmalıdır.

Kur’an’da, insanla ilgili unutma fiilinin bir de “Hesap Gününü unutma” biçiminde zikredildiğine tanık olmaktayız. Casiye Suresi’nin 34’üncü ayeti şöyledir:

            Ve kile’l-yevme nensakum kema nesitüm likae yevmikum haza”

“O gün şöyle denilir: ‘Siz dünyada bugüne kavuşmayı nasıl unuttuysanız, Biz de sizi öylece unutacağız. Yeriniz ateştir ve sizin için yardımcılardan hiç kimse de yoktur.’

            Allah’ın kulu olmamız, belli bir gaye için yaratılmış olmamız ve her zaman Ona muhtaç olmamız dolayısı ile Allah ile aramızdaki ilişkiyi düzenleyen bir hukuk olması gerekiyor.

            Kul-Allah hukukunun çerçevesini şöyle çizebiliriz:

1-Kul, Allah’ın uluhiyetini ve rububiyyetini bilecek,

2-Yaratılış gayesinin farkında olarak hareket edecek,

3-Emir ve nehiyler konusunda titiz olacak,

 Allah’ı unutma/nisyan kavramından ne anlamalıyız?

 Allah’ın unutan belki Allah yok demiyor ama sanki Allah yokmuş gibi hareket ediyor. O’nu zihnin geri planlarına itiyor,  günlük yaşamında Allah’ı ve emirlerini dikkate almadan Ona muhtaç değilmiş gibi hareket ediyor.  Sahip olduğu imkan ve nimetleri bütünüyle kendi elde etmiş gibi davranıyor. Bir fani olduğunu mal ve mülkün de emanetçisi olduğunu unutuyor.

·        Peki ölümü ve ölümden sonrasının unutabiliyor muyuz?   

·        Bir evde,bir mecliste biri diğerine küs olan insanlar bulunur ve birbirlerini yok sayarak hareket ederler.     Bir insanı yok saymak, hakaretlerin en büyüğüdür. Allah ile küs gibi yaşamak olacak iş midir?

Elmalılı M. Hamdi Yazır, Haşr Suresi (19)’ndeki “Allah’ı unutanlar”la ilgili ayetin tefsirini yaparken “Allah’tan korkmaz, hukukunu tanımaz ve O’nun sonsuz korumasından yardım dilemez olmuşlardır”  yorumunu yapıyor.

  Elmalılı Hamdi merhum “Allah’ın kendi kendilerine unutturduğu” insanları da şöyle tasvir ediyor:

“Sarhoş gibi ne yaptıklarını bilmezler. İnsan nefsinin, beşer hukukunun kıymetini anlamaz, adi şeylere tapar ve insanlığını zelil ederler. Ayrıca kendilerini kurtaracak hayır ve hasenatı düşünmez, azaptan koruyacak işler yapmaz, ve yarın için bir şeyler hazırlamazlar...     İnsanın kendisini hissetmesi (bilinç) fıtri olduğu için şuurdan, şuurun hukukundan ve onun Allah’a bakan yönünden gaflet edenlerin fıtratı bozulmuş kimseler olduklarına tenbih için unutmak ile ifade edilmiştir.”   Özetle Elmalılı, “Allah’ın kendilerini kendilerine unutturduğu” insanları, varlık şuuru silinmiş insanlar olarak değerlendiriyor.

 Belki de “unutma” fiilinde insana yönelik en büyük tehdidi ihtiva eden boyut Allah’ın insana aynı ile mukabele etmesidir. Yani “madem unutuyorsun...” diye başlayarak insanın ilahi alakanın en uzağına düşürülmesidir. Aslında bu, bir anlamda insanın şah damarının kesilmesinden farksızdır. İnsanın Allah tarafından yok farz edilmesi herhalde nasipsizliğin, mahrumiyet ve mahkumiyetin en büyüğü olsa gerektir.  Belki bunun için Kur’an’da

   Kur’an’da “unutma” fiili ile bağlantılı bir başka kavram “gaflet” kavramıdır. Yani Allah’la ilişkisinin farkında olmayana “gafil” denir. İşte o “gafiller”i anlatırken Kur’an, bakınız nasıl bir çerçeve koyuyor önümüze:

“Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar, gözleri vardır, onlarla görmezler, kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (Araf,179) Demek ki Kur’an çerçevesinde “gaflet” çukuruna düşen insanın, kalbi kavrama, gözleri görme, kulakları işitme hassasını kaybetmiş, kendisi de hayvanlıktan bile daha büyük bir şaşkınlığa düşmüş demektir. Demek ki insanlık “Allah bilgisi - şuuru”na sahip olmakla var olabilen bir özelliktir. “Gaflet”in zıddı zikrullahtır.

“Fezkuruni ezkurkum, veşkuruli vela tekfurun.(2/152)”

“Beni anın ki ben de sizi anayım, bana şükredin ve nankörlerden olmayın.”

Allah’ı anan, tefekkür eden Allah’ı bilenlerden olur. Buna da  tasavvuf erbabı marifetullah demiş ve marifetullahı manevi bir makam olarak görmüşlerdir.  “    

            İnsanoğlu, “bir gün” Allah’la buluşacağına dair bilinç aşınmasına uğramıştır. “Halık”ı unuttuğu için varlığının anlamını yitirmiş, “Rezzak”tan koptuğu için Karunlaşmış, “malikül mülk”ten koptuğu için  Firavunlaşmış , “Rabbül alemin”den koptuğu için kendinde tanrısal güçler vehmetmiş... “Basir”i unuttuğu için küçük dünyasında fark edilmeyeceğini düşündüğü suçlar işlemiş, “Hakim”i unuttuğu için yargısız dünya düşleri kurmuş...

Şeytana uyup günahlara dalınca, Şeytan da kendine tabi olana Allah’ı unutturuyor:

“İstahfeze aleyhimü’ş-şeytanu feensahum zikrallah….”

(Şeytan onları etkisi altına aldı da kendilerine Allah’ı anmayı unutturdu.İşte onlar şeytanın yandaşlardır.) (58/Mücadele,19)

 İçinde yaşadığımız çağ, çoğunluk tarafından Allah’ın unutulduğu bir çağ haline gelmiş adeta. Hadi inkarcılar, Allah yokmuş gibi hareket ediyor, peki mü’minler Allah’ın varlığının ve büyüklüğünün ne kadar idrakinde?

 “Yevme yeb’asühumullahu cemian fe yünebbiuhum bima amilu..”

 “O gon Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır ama onlar unutmuşlardır. Allah her şeye şahittir. (58/Mücadele,6)

            Me arafe nefseh, fekag arafe rabbeh, denilmiştir. Önce kendimizi tanımalı ve  kulluk bilincine  sahip olmalıyız. Kulluk bilinci, Allah’ı anmayı ve Onu daha yakinen bilmeyi gerektiriyor.

            Yaptığımız her iş kaydediliyor, biz unutsak da gerçekte Allah unutmuyor, melekler de söz ve amellerimiz bir bir kaydediyor. Bu günün fizikçileri, ağzımızdan çıkan sesin ve kelimelerin yok olmadığını atmosferde bir yerlerde varlığını koruduğunu, gelişmiş bir teknoloji ile geçmişte yapılan konuşmaların kayda alınabileceğini bu yönde çalıştıklarını söylüyorlar. Eğer bu hipotez gerçekleşirse İslam tarihine,   Peygamberimizin mübarek sözlerine ulaşabileceğiz ve tarihin karanlık sayfalarında kalan bir çok hakikat ta gün yüzüne çıkacaktır.

            Unutma, unutulanlar unutulduklarını hiçbir zaman unutmazlar.

            Allah bizi gafillerden değil, ariflerlerden eylesin.

(Mukadder Arif YÜKSEL,12.01.2007 Cuma

Divriği Merkez Kültür Camii)     

 

Yorumlar - Yorum Yaz
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.256532.3857
Euro34.999135.1393
Saat