Musa İmamoğlu
musa.imamoglu@gmail.com
Ey Medine Sen Ne Güzel Şehirsin!
25/04/2013
Mekkeli gözü dönmüş müşrikler kendi içlerinden çıkan ve son peygamber olarak görevlendirilen sevgili peygamberimizi dinlemediler. O’na son din olan İslam dinini tebliğ etme imkânını vermediler. Ama dalalet bataklığında bocalayan insanlığın bu peygambere ve onun mesajlarına ihtiyacı vardı. Bu zemini bulmak maksadıyla arayışa başlayan Allah Rasülü (sav) önce Taife gitti. Fakat Taifliler de ayaklarına kadar gelen bu büyük nimetin kıymetini bilemediler. Allahın son elçisini dinlemek şöyle dursun eziyet ettiler, hakaret ettiler.
Buna karşılık Mekkeye gelip Akabe mevkiinde sevgili peygamberimizle görüşme şerefine nail olan altı Medinelinin kalbine iman nuru düşüverdi. Ertesi yıl oniki inanmış Medineli olarak yine Akabede Nebiler nebisi Peygamberimizle buluştular. İman tazeleyip Medineye döndüler.
Medineli bu ilk iman erlerinin samimiyet ve gayretleri sayesinde inanaların sayısı her geçen gün artmaya başladı.
Sevgili Peygamberimiz risalet görevini yükleneli 12 yıl olmuştu. Allah rasülü ile görüşmek üzere bu defa Medineden 72 bahtiyar Mü’min Mekkeye geldiler. Bunları temsilen bir grup Mescid-i Haram'da amcası Hz. Abbas'la oturan Rasûl-i Ekrem Efendimizin yanına vardılar ve şu teklifte bulundular:
Sevgili Peygamberimiz gönülleri iman dolu bu yetmiş iki iman fedaisi ile yine Akabe mevkiinde gizlice bir araya geldi. Resulullah (s.a.s.) Kur'an-i Kerim'den bazı ayetler okuduktan sonra şöyle buyurdular: "Kadınlarınızı ve çocuklarınızı nasıl koruyorsanız, beni de öylece korumak üzere size elimi veriyorum" Elini ilk uzatan, Berâ b. Ma'rur oldu. O, söyle dedi: -Bey'at ettik ya Resulullah, seni Hak dinle gönderen Allah'a yemin ederiz ki kendimizi, çocuk ve hanımlarımızı koruduğumuz gibi seni de koruyacak ve savunacagız.
Mekkeli müşriklerin kaba ve çirkin davranışlarına karşı Medineli bahtiyar müminlerin bu nazik ve candan teklifleri Allah rasülünü çok sevindirmişti. Nihayet hicret hazırlıkları tamamlandı ve tarihe yeni bir sayfa açacak olan yolculuk başladı. Hicret…
Mekkede başlayıp Medine de biten yolculuk sekiz gün sürdü. Sevgili peygamberimiz ve yol arkadaşı Hz. Ebubekr önce Medine yakınlarındaki Kuba köyünde konakladılar. Yüce Allahın; “ Ta ilk günden takva üzere kurulan mescit, elbette içinde namaza durmana daha uygundur. Orada temizlenmeyi seven kimseler vardır. Allah da temizlenenleri sever” (Tevbe, 107) diyerek övdüğü bu köyde Rasulullah (sav) on dört gün kaldı ve bir mescit yaparak içinde namaz kıldı.
Ve nihayet Medineye varış. Hz. Peygamber (s.a.s)'in Medine'ye gelişi Medineli mü'minleri büyük bir sevince boğdu.
Medineli her müslüman Peygamber Efendimizi kendi evinde misâfir etmeyi arzuluyor, “Ey Allah’ın Rasûlü, bize buyurunuz… “diyerek efendimizin devesini durdurmak istiyorlardı. Rasûlullah (s.a.s.) ise;
Sevgili peygamberimin cennet kokulu mescidini bağrında barındıran Ey nurlu şehir Medine sen ne güzelsin. Senin bu güzelliğin kıyamete kadar devam edecek. Çünkü sende güzeller güzeli peygamberim yatıyor.
Ey Allahın son elçisi sevgili peygamberim. Mübarek omuzlarında kerpiç taşıyarak yapımında bizzat çalıştığın, namaz kılıp dua ettiğin, ashabınla dertleştiğin, çok önemli kararlar aldığın, Suffa okulu ve hanei saadetlerinizin de içinde bulunduğu mescidindeyim. Burada olmak tarifi olmayan bir zevk ve mutluluk veriyor bana.
Babü’s- Selam’dan huşu ile Mescidi nebeviye giriyorum. Sükunet, huşu ve edeple yavaş yavaş yürüyorum. Bu yürüyüş bir başka. Sevgiliye, en sevgiliye doğru yürümek. Sevinç, heyecan ve gözyaşlarıyla Ona doğru yürümek ne güzel. Ve nihayet kavuşma anı. Mutluluğun doya doya yaşandığı an.
Sevgili peygamberimin huzurundayım. Kalbim duracak gibi. Birden Rasulullah (sav) ın ; “Bir kimse bana selam verince Allah bana ruhumu iade eder, bende o kimsenin selamını alır, ona karşılık veririm.” (Ebu Davud, Menasik, 100;1,534.) müjdesiyle ürperdim. Titreyen sesimle, Esselamu aleyke Ya rasulellah diyerek selamımı, tazimimi ve hürmetlerimi arzettim sevgili peygamberime.
Peygamberimi ziyaret etmek, Ona selam vermek, ümmetinden biri olduğumu yinelemek, bağlılığımı tazelemek bana mutlulukların en güzelini yaşatırken Efendimiz (sav) in;
“Kim kabrimi ziyaret ederse ona şefaatim vacip olur.” (Beyhaki, Muhammed b.Hüseyin b.ali, es-sünenü’l Kübra,v,402)
“Kim hac yapar da ölümümden sonra kabrimi ziyaret ederse beni hayatımda ziyaret etmiş gibi olur” (Beyhaki,v, 403) müjdesini hatırladım. Tekrar Ona (sav) ümmet olmanın derin bir zevkini tattım.
Bir adım daha ilerleyip Hz. Ebu Bekr (ra) ın mezarının karşısında durdum. Ona da: Esselamu Aleyke ya Halifete Rasulillah diyerek selam verme hazzını yaşadım. O (ra) Sağlığında hep Rasulullahın yanında olan sadık bir dosttu. En zor, en sıkıntılı günlerde hep beraber oldular. Burada da beraberler yan yana yatıyorlar. Hayatta iken ve öldükten sonra sevgiliyle beraber olmak ne güzel. Bu ne güzel bir tablo Ya Rabbi!
Bir adım daha ilerleyip Ömer ibnul Hattab (ra)ın mezarının karşısında durdum. Ona da; Esselamu Aleyke Ya Emiral Mü’minine Ömer el-Faruk diyerek selam verme mutluluğunu yaşadım. Bu günün dünyasında yaşanan haksızlıklar karşısında bu büyük insanın adaleti uygulamadaki hassasiyetini düşündüm. Derin bir ah çekerek huzurdan ayrıldım.
Şuan Ravzai Mutahharadayım yani cennet bahçesinde. Sevgili peygamberimin: “Evimle mimberimin arası cennet bahçelerinden bir baçedir, mimberim de havuzumun üzerindedir” (Buhari, Mescid’ü Mekke, Fadlü’s-salati Fi Mescid-i Mekka;11, 57) dediği cennet bahçesindeyim. Dünyada iken cennet bahçesinde olmak, cennetin kokusunu almak bir müslümanın ulaşabileceği en büyük nimet. Bana bu nimetleri yaşatan ey nurlu şehir sen ne güzelsin.
Velhasıl, bize sevgili peygamberimizi, Ensar muhacir kardeşliğini, Bedrin arslanlarını, Rasulullah efendimizin ; ““Biz Uhud’u severiz, Uhud da bizi sever!” (Buhârî, Cihâd, 71; Müslim, Hacc, 504) buyurarak muhabbetlerini dile getirdikleri Uhut’u . Uhut savaşındaki ibretlik tabloları, Hendek savaşında Rabbimin gönderdiği görünmeyen orduları, Cennet’ül Bakide yatan binlerce sahabiyi, hatırlatıp sevgimizi artıran ey nurlu şehir Medine sen ne güzelsin. Seni çok seviyoruz sevmeye devam edeceğiz inşaallah.
Musa İMAMOĞLU musa.imamoglu@gmail.com
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
İnsan Saygıdeğer Bir Varlıktır Ama... - 25/04/2013 |
Kur’an-ı kerim insanı bütün varlıklardan farklı bir biçimde ele almakta ve insana büyük değer vermektedir. Kur’an’da geçen “Biz, gerçekten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık”(İsra, 70) ayetinde de insanın üstün ve değerli bir varlık olarak |
İnsanlığın Sevgiye Olan İhtiyacı - 25/04/2013 |
Sevgili Peygamberimiz, “Allah’ın rızası, anne-babanın rızasında, Allah’ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.”(Tirmizi, Birr, 3) buyurarak Allahın sevdiği bir insan olmanın yollarından birinin de ana baba sevgisinden geçtiğini bildiriyor. Ana babas |
Kutlu Doğum - 25/04/2013 |
Efendimiz, gençliğinde her türlü aşırılıktan uzak durdu. Puta tapmadı. İffet ve namusunu hep korudu. Ticaretle uğraştı. Etrafına güven verdi. Bu davranışından dolayı kendisine güvenilen “el-Emin” ünvanı verildi. Haksızlığa uğrayanların haklarını |
Ey Mekke Seni Seviyorum - 25/04/2013 |
Ey Mekke Seni Seviyorum! Çünkü Mina da sende. Burası bana, İbrahim aleyhisselam ile oğlu İsmailin Allaha olan bağlılıklarını, muhabbetlerini, teslimiyetlerini ve nihayet Allah yolunda yapılan fedakârlığın zirvesini hatırlattı. Onun için bende seni |
Sevgi Hayatın Ruhudur - 25/04/2013 |
Semalarını ezan seslerinin doldurduğu, her bir karış toprağında şehit kanlarının misk gibi kokusunun hissedildiği, dağlarıyla, ormanlarıyla, ırmağıyla, ecdat yadigârı camileri ve kalem gibi göklere uzanan minareleri ile bizim için dünyada ayrı bir |
İslam'da Kadının Yeri - 02/06/2011 |
Kadın, günümüze kadar hakkında en çok yazılan çizilen bir varlık olagelmiştir. Buna rağmen birçokları tarafından tam olarak anlaşılamamış olup gizemini korumaya devam etmektedir. |
Çanakkale Geçilmez - 02/06/2011 |
Birinci Dünya savaşının başlamasıyla birlikte İtilaf Devletleri (Fransa ve İngiltere) İstanbul’u elde etmek maksadıyla 3 Kasım 1914’ te Çanakkale Boğazına doğru ilerlediler. Harp araç ve gereçleri yönüyle bizden çok üstün idiler. |
Medeniyet İnşasında Merhametin Önemi - 02/06/2011 |
Merhamet, acıma, esirgeme, koruma, sevgi gösterme, yardım etme. İnsanı başkalarına iyilik ve yardım etmeye yönlendiren acıma duygusu. Tüm yaratılmışlara sevgi ile yaklaşma, onları kötülüklerden koruma ve kurtarma, zor durumlarında yardım etme.. |
Rahmet ve Merhamet - 02/06/2011 |
Rahmet, incelik, ihsan, bağışlama, acıyıp esirgeme demektir. Allah'ın kullarına acıması, onlara sevgi, şefkat ve merhametle muamele etmesi anlamında Kur'anî bir tabirdir. |
Devamı |