• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam320
Toplam Ziyaret5151761
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Mehmet Sönmezoğlu
mehmetsonmezoglu@hotmail.com
İslam'da Kardeşlik Hukuku
29/03/2013

Yüce dinimiz İslam; birlik, beraberlik, sevgi, saygı ve dayanışma duygularıyla huzur ve sükûn içerisinde yaşamalarını sağlamak için mü’minleri kardeş ilan etmiştir. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin” (Hucurât, 49/10)buyrulmuştur. Bu ayet-i kerime aynı zamanda kardeşler arasında dargınlığa izin vermemekte, aralarını düzeltmeyi, diğer mü’min kardeşlere emretmektedir. Bununla birlikte Allah’ın rahmet ve merhametini de müjdelemektedir. Böylece, iman edenler arasında kardeşlik hukuku tesis edilmiştir.

 

Ayet-i kerimeden de açıkça anlaşılacağı üzere yeryüzünün neresinde ve hangi devirde yaşamış olurlarsa olsunlar; renkleri, ırkları ve dilleri ne olursa olsun, bütün mü’minler birbirlerinin kardeşleridirler. Yüce Rabbimiz, ayrıca mü’minler arasındaki kardeşliği onlara bir nimet olarak lütfettiğini belirtiyor: “O (Allah), seni bizzat kendi yardımıyla ve mü’minlerle destekleyen ve onların kalplerini uzlaştırandır. Şayet yeryüzündeki şeyleri tümüyle harcasaydın, sen onların kalplerini birbirleriyle uzlaştıramazdın. Fakat Allah onların arasını uzlaştırdı. Şüphesiz ki O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”(Enfâl, 8/63)

 

İslam’dan önceki cahiliye toplumlarına baktığımızda insanların sosyal, ekonomik ve cinsiyet farklılıklarından dolayı birbirlerine zulmettikleri görülmektedir. Nitekim Mekke’de soyluların köleler üzerinde, güçlülerin güçsüzler üzerinde, erkeklerin kadınlar ve kız çocukları üzerindeki zalimane tavrı toplumda müthiş bir huzursuzluk meydana getirmişti. İslam’ın getirdiği iman, sevgi ve kardeşlik eksenine dayalı sosyal anlayış, toplumda gerçek eşitliği sağlamış, böylece beşeriyete, insanî haklara sahip olarak hür doğup hür yaşamanın hazzını yaşatmıştır.

 

Hz. Peygamber (s.a.s.), ilk önce Mekke’de Müslümanlar arasında kardeşlik ortamı gerçekleştirmiş,  daha sonra yurtlarını, yuvalarını, yakınlarını ve mallarını bırakarak Mekke’den hicret eden Muhacirler ile onlara gönüllerini açan, her türlü imkanlarını onlarla paylaşarak büyük bir fedakârlık örneği gösteren Medine’li Ensar arasında tarihte eşi ve benzeri görülmemiş bir kardeşlik tesis etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de bu tarihi olay şu ifadelerle anlatılmaktadır: Hani siz birbirinize düşman kimselerdiniz de Allah gönüllerinizi ısındırmıştı. Allah’ın nimeti (İslam ve iman) sayesinde kardeşler olmuştunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarındayken Allah sizi oradan kurtarmıştı.” (Âl-i İmrân, 3/103)

 

Medineli Müslümanlar, Mekke’den hicret ederek gelen din kardeşlerine her türlü yardım ve fedakârlıkta bulunmuşlar, bu yüzden yardımcılar, yardım edenler manasına “Ensar”vasfıyla anılmışlardır: “İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp (onlara) yardım edenler var ya, işte onlar birbirlerinin velileridir.” (Enfâl, 8/72)

 

Hz. Peygamber (s.a.s.), Mescid-i Nebevî’nin inşaatını tamamladıktan sonra Muhacirler ile Ensar’dan doksan sahabe arasında ikişer ikişer kardeşlik kurdu. Kendisi de Hz. Ali’yi kardeş edindi. Ensar, Muhacir kardeşlerini alıp evlerine götürdüler, mallarına, servetlerine ortak yaptılar. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’den hurma bahçelerini muhacir kardeşleri ile aralarında paylaştırmasını istediler. Efendimiz (s.a.s.), bunu kabul etmemiş; hurmalıkların mülkiyetinin kendilerine ait olmasını, Muhacirlerin de hurmaların bakımını yaparak çıkacak mahsulü paylaşmalarını söylemiştir. (Kamil Miras, Tecrîd-i Sarih Tercemesi, VIII, 57)

 

Kur’an-ı Kerim’de onların bu fedakârlıkları şöyle ifade buyrulur: “Onlardan (muhacirlerden) önce o yurda (Medine’ye) yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret edenleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler.” (Haşr, 59/9)

 

Allah Resûlü (s.a.s.), diğer yandan da yıllardan beri birbirleriyle geçinemeyen Medineli Evs ve Hazrec kabileleri arasında kalıcı bir barış sağlamıştır.

 

 

İnsanlar arasındaki her türlü ayrımcılığı temelden yasaklayan yüce dinimiz İslam, renk, ırk, soy-sop vb. bakımından kimsenin kimseye hiçbir üstünlüğünün olmadığı esasını getirmiş (Müslim, Hac, 147) ve mü’minler arasında kardeşlik tesis etmiştir. Asıl üstünlüğün Allah katında takvâda, yani O’ndan sakınmakta olduğunu(Hucurât, 49/13) ilan ederek en büyük eşitliği gerçekleştirmiş ve dengesizliği gidermiştir.

 

İman bağı ile birbirilerine bağlı olan mü’minlerin ilişkilerinde karşılıklı sevgi ve saygı hâkimdir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bu sevginin imanın bir tezahürü ve cennete girmenin sebebi olduğunu bildirmişlerdir: “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz; bir birinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Müslim, İman, 93) Görüldüğü gibi Cennete girmenin yolu imandan geçmekte, iman etmiş olmak için de birbirimizi sevmemiz ve kardeş olmamız gerekmektedir.

 

Bir kişinin sevdiğini sırf Allah için sevmesi büyük bir ahlakî meziyettir. Bir Müslümanın en önemli özelliklerinden biri de sevdiğini Allah için sevmesi, sevmediğine de Allah için buğz etmesidir. Allah Resûlü (s.a.s.) bu özelliği imanın kemalinin tezahürü olarak görmüş ve böyle bir inanca ulaşan kimsenin, imanın tadına ereceğini şöyle belirtmiştir: “Şu üç özellik kimde bulunursa o kişi imanın zevkini tatmış olur.  1. Allah ve Resûlü kendisine başkalarından daha sevimli olmak. 2. Sevdiği kimseyi sadece Allah için sevmek. 3. İmandan sonra küfre dönmeyi ateşe atılıyormuş gibi kötü görmek.” (Buhârî, İmân, 9)

 

Hz. Peygamber (s.a.s.), Allah Teâlâ’nın, birbirlerini Allah için seven, Allah için buluşup Allah için ayrılan kimseleri kıyamet günü Arş’ın gölgesinde gölgelendireceğini haber vermiş(Buharî, Ezan, 36), başka bir hadis-i şeriflerinde ise şöyle buyurmuştur: “Hiç şüphesiz Allah Teâlâ Kıyamet günü: ‘Nerede benim rızam için birbirlerini sevenler? Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bu gün onları, kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim’ buyurur.” (Müslim, Birr, 12)

 

Mü’minlerin, iyilikte ve takvada (Allah’tan sakınmak ve O’na kulluk yapmada) birbirleriyle yardımlaşmaları din kardeşliğinin bir gereğidir. Allahu Teâlâ, bu konuda şu uyarıyı yapmaktadır: “İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah'tan korkun.” (Mâide, 5/2) Kur’an’da ayrıca, mü’minlerin birbirlerinin dostları oldukları, iyilikte ve hayırda yardımlaşmalarından dolayı Allah’ın kendilerine rahmet edeceği belirtilmektedir: “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederler. İşte bunlara Allah rahmet edecektir.” (Tevbe, 9/71)

 

Müslüman, din kardeşinin sevincini paylaşmalı, dert ve ızdırabına da          ortak olmalıdır. Bir sıkıntısı olan, bir musibet veya zulme uğrayan Müslümana, diğer mü’min kardeşlerinin yardımcı olmaları gerekir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de: “Bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar.” (Şura, 42/39) buyrulmuştur.

 

Hz. Peygamber (s.a.s.) de; “Kardeşine zalim de olsa mazlum da olsa yardım et”buyurmuştur. “Mazluma yardım ederim, ama zalime nasıl yardım ederim?” diye soran kimseye de şöyle cevap vermiştir: “Onu zulümden vazgeçirirsin, bu da ona yardımdır.(Buharî, Mezâlim, 4; Tirmizî, Fiten, 68)

 

Bundan da anlaşılıyor ki, zulme ve haksızlığa uğrayan birine yardım etmek kadar, başkalarına zulüm ve haksızlık yaparak günah işleyen kimseye, onu kötülüklerden alıkoymak suretiyle yardım etmek de önemli bir kardeşlik görevidir.

 

İslam kardeşliğinin en önemli esaslarından biri de diğergâmlık, yani din kardeşlerinin dertleriyle dertlenmektir. Bir Müslümanda asla egoistlik ve bencillik bulunamaz. Çünkü o, din kardeşlerine karşı son derece merhametli,  diğergâm ve fedakâr insandır. Kamil bir mü’min, yoksul ve muhtaç durumdaki kardeşlerinin çektiği sıkıntılara kayıtsız kalmamalı ve yeryüzündeki bütün mü’minlere karşı kendini sorumlu hissetmelidir.

 

(*)14-20 Nisan tarihlerinde kutlanacak olan “Kutlu Doğum Haftası”nın ülkemize ve tüm insanlığa huzur ve kardeşlik getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyor, selam ve saygılar sunuyorum.

İslam dini, tesis ettiği kardeşlik hukukunu korumak için mü’minlere bir takım görev ve sorumluluklar yüklemiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:“Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı beştir: Selâmı almak, hastalandığında ziyaret etmek, cenazesine iştirak etmek, davetine icabet etmek, aksırdığında “yerhamukellah” demek.” (Buharî, Cenâiz 2)

Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in tavsiye ettiği konuları biraz izah edelim:

 

Selamlaşma:

Selamlaşma mü’minlerin birbirlerine karşılıklı duaları; birbirlerini sevme ve kaynaşma vesilesidir. Bundan dolayı İslam, selamlaşmaya büyük önem vermiştir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Bir selam ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayın yahut aynı ile karşılık verin…” (Nisâ, 4/86) Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de selamlaşmayı mü’minlerin birbirlerini sevmelerinin dolayısıyla imanlarının kemalinin ve cennete girmenin vesilesi saymıştır. (Müslim, İman, 93)

Hasta Ziyareti:

Müslümanların hasta olan kardeşlerini ziyaret ederek halini hatırını sorması insanî ve ahlâkî bir görevdir. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor:Hasta ziyaret edin, aç olanı doyurun, esiri kurtarın!” (Buharî, Cihad, 171)

Cenazeye Katılmak:

Bir Müslümanın din kardeşine dünya hayatında yapabileceği en son görev, vefat ettiğinde cenazesine iştirak emek, yakınlarına taziyede bulunmak, cenaze namazını kılmak ve onu mezara defnetmektir. Cenaze namazını kıldıktan sonra cenazeyi mezarlığa kadar takip etmenin ve defn olununcaya kadar yanında bulunmanın sevabı pek çoktur. Resûlullah (s.a.s.) Efendimiz, bir Müslümanın cenaze namazını kılan ve cenaze defn edilinceye kadar yanında hazır bulunan kimseye iki büyük dağ gibi ecir ve sevap verileceğini bildirmiştir. (Buharî, Cenâiz, 654)

Davete İcabet:

Müslümanın, bir din kardeşinin evlenme, sünnet düğünleri gibi meşru olan davetlerine geçerli bir mazereti olmadıkça katılması gerekir. Çünkü bu, davet eden ile davetlinin birbirini sevmesine ve kaynaşmasına vesile olan hususlardandır. Katılmaya mani bir durum varsa arayıp kardeşinin gönlünü almalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.)  şöyle buyuruyor: “Kim davet edildiği halde icabet etmezse, Allah ve Resulüne isyan etmiş olur…” (Müslim, Nikâh 103)

Hapşırana Dua:

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), aramızdaki sevgi ve muhabbeti artırmak için her fırsatı değerlendirmemizi istemiştir. Hapşıran bir kişiye “yerhamukellah”(Allah sana rahmet etsin) diye dua etmeyi de kardeşler arası bir görev olarak görmüştür.

Müslüman, diğer zamanlarda da dualarıyla din kardeşlerine iyilik ve hayır dilemelidir. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.s.); “Müslüman kişinin gıyabında kardeşi için yaptığı dua makbuldür. Onun başının ucunda görevli bir melek vardır ki, o Müslüman kardeşine hayır dua ettikçe ona, görevli olan melek, 'âmin, istediğin gibisi senin için de verilsin' der” (Ebu Davud, Vitr, 29; Tirmizî, Birr, 50) buyurarak mü’minin, din kardeşinin gıyabında yaptığı duanın makbul olduğunu bildirmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.s.) bunlardan başka olarak, Müslümanları ziyaretleşmeye ve hediyeleşmeye de teşvik etmiştir. Nitekim şöyle buyurmuştur:“Hediyeleşiniz ki birbirinize olan muhabbetiniz artsın.” (Buharî, Edebü’l-Müfred, 594), “Allah için sevdiği bir kişiyi ziyaret eden kimseye bir melek şöyle seslenir: Sana ne mutlu! Güzel bir yolculuk yaptın. Kendine cennette barınak hazırladın.” (Tirmizî, Birr, 64)

Mü’min, daima din kardeşinin iyiliğini istemeli, kendisi için güzel ve yararlı gördüğü bir şeye onun da sahip olmasını arzu etmelidir. Allah Resûlü bunun kâmil bir imanın gereği olduğunu şöyle haber vermiştir: “Sizden biri, kendi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek imana eremez.” (Buhari, İman, 7)

Yüce dinimiz İslam, mü’minler arasında tesis ettiği kardeşliğin zayıflamaması ve zarar görmeden devamını sağlamak için bir takım tedbirler almış, kurallar koymuştur. Bunları ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerle biraz açıklayalım:

 

Alay Etmek

Allahu Teâlâ, küçük düşürücü ve güldürücü hareketlerle insanların kusurlarını ortaya dökmeyi, onları alaya almayı yasaklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler.”(Hucurât, 49/11-12)

 

Ayıplamak

Müslümanların birbirlerini ayıplamaları da Kur’an-ı Kerim’de yasaklanmıştır: “Birbirinizi ayıplamayın (karalamayın).” (Hucurât, 49/11)Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de başkasını ayıplayan kimsenin, ayıpladığı hususun bir gün kendi başına geleceğini haber vermiştir: “Kim kardeşini bir günahı, suçu sebebiyle ayıplarsa, kendisi de onu işleyinceye kadar ölmez.” (Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme, 53)

 

Lakap Takmak

Kur’an-ı Kerim’de, “Birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın”(Hucurât, 49/11) buyrularak insanları aşağılamak ve kötülemek için söylenen lakaplar yasaklanmıştır.

 

Sû-i Zanda Bulunmak

Allahu Teâlâ, bir Müslümanın din kardeşleri hakkında kötü zanda (sû-i zan) bulunmasını haram kılmıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de; “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır”(Hucurât, 49/12) buyrulmuştur. Güzel sanma, herkes hakkında iyi niyetli olma, iyi kanaate sahip olma demek olan hüsn-i zan ise teşvik edilmiştir.

 

Başkalarının Gizli Hallerini ve Kusurlarını Araştırmak

Başkalarının gizli hallerini ve kusurlarını araştırmak son derce yanlış bir davranıştır. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’de; “Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın” (Hucurât, 49/12) buyrularak bu kötü davranış yasaklanmıştır. Hâlbuki dinimizde başkalarının kusurlarını örtmek esastır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: Kim bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah da onun dünya ve ahiretteki ayıplarını örter.” (Müslim, Zikr, 37-38)

 

Arkasından Çekiştirmek

Bir insanı arkasından çekiştirmek, “gıybet” kelimesiyle ifade edilmektedir. Gıybet; bir kimsenin arkasından konuşmak, duyduğunda hoşuna gitmeyeceği şeyleri söylemektir. Kur’an-ı Kerim’de bu çirkin davranış haram kılınmış ve ölü kardeşin etini yemeye benzetilmiştir: “Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurât, 49/12)

 

Küskünlük ve Dargınlık

İslam, Müslümanların huzur içinde bir arada yaşamaları için küskünlük ve dargınlığı yasaklamıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.), kardeşler arasında meydana gelen kırgınlıkların fazla uzatılmaması gerektiğini belirtmiştir: “Bir Müslümanın, din kardeşine üç günden fazla küsmesi helal değildir.”(Buhari, Edep, 62) Birbirlerine kırılmış, küs ve dargın olan Müslümanların aralarının düzeltilmesi mü’minlerin en önemli kardeşlik görevlerindendir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de; “…Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin…”(Hucurât, 49/10) buyrulmuştur.

 

Yüce Rabbimizin emirleri, Peygamber (s.a.s) Efendimizin tavsiyeleri doğrultusunda daima din kardeşlerimizin iyiliğini ve hayrını istemeliyiz. Aramızda sevgi, hoşgörü ve merhameti yaymaya; birlik, beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma temeline dayalı din kardeşliğimizi korumaya azamî gayret göstermeliyiz. 

 



10761 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Helal Haram Bilinci - 04/12/2014
Helal Haram Bilinci
Riyanın Zararları - 04/12/2014
Riyanın Zararları
Allah Cömertleri Sever - 06/11/2014
Allah Cömertleri Sever
Allah’ın ayı Muharrem - 24/10/2014
Allah’ın ayı Muharrem
Hz. Peygamber ve Gençlik - 16/10/2014
Hz. Peygamber ve Gençlik
Kurban Bayramı'nda Dini Görevlerimiz - 02/10/2014
Kurban Bayramı'nda Dini Görevlerimiz
Kurban Allah'a Yaklaşmaktır - 19/09/2014
Kurban Allah'a Yaklaşmaktır
Allah Zalimleri Sevmez - 08/08/2014
Allah Zalimleri Sevmez
Ramazan Bayramı - 28/07/2014
Ramazan Bayramı
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.201632.3307
Euro34.675034.8139
Saat