• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam181
Toplam Ziyaret5143740
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Bazı Müslümanlar O Dönemde Yaşamış Olsalardı, Asla İman Etmezlerdi
02/06/2018

Bazı Müslümanlar O Dönemde Yaşamış Olsalardı, Asla İman Etmezlerdi!

Günümüzde bazı müslümanlar eğer şu peygamberlerin yaşadığı dönemde yaşamış olsalardı, şöyle söyler ve o peygamber’in getirdiği vahye/ mesaja asla inanmazlardı:

Örneğin Hz. Âdem’in yaşadığı dönemde yaşamış olsalardı; “Bu ne biçim peygamber! Çocukları birbirini öldürüyor. Çocuklarına bile laf geçiremeyen bir adama mı inanacağız? Hadi canım sen de!” derler ve Hz. Âdem’i “çocuklarının hatası/ günahı/ yanlışı üzerinden yargılar” ve o dine kesinlikle inanmazlardı.

Aynı şekilde Hz. Yakub’un yaşadığı dönemde yaşamış olsalardı; “Bu ne biçim peygamber! Oğulları bile onun sözünü dinlemiyor, kardeşlerini kuyuya atıyor. Çocuklarına bile laf geçiremeyen bir adama mı inanacağız? Hadi canım sen de!” derler ve Hz. Yakub’u “oğullarının hataları üzerinden yargılar” ve o dine kesinlikle inanmazlardı.

Aynı şekilde Hz. Yusuf’un yaşadığı dönemde yaşamış olsalardı; “Bu ne biçim peygamberlik! Babadan oğula geçiyor. Nerede liyakat! Kaldı ki eğer bu adam iyi biri olsaydı kardeşleri onu kuyuya atmazdı. Şimdi kalkmış ‘ben peygamberim’ diyor. Bu nübüvvet değil saltanat! Kabul etmiyoruz” derler ve Hz. Yusuf’u “babası Yakub’un peygamber oluşu ve kardeşlerinin hataları üzerinden yargılar” ve o dine kesinlikle inanmazlardı.

Aynı şekilde Hz. Dâvud’un yaşadığı dönemde yaşamış olsalardı; “Bu ne biçim peygamberlik! Babadan oğula geçiyor. Şimdi de Dâvud’un oğlu Süleyman peygamber olmuş. Hadi canım sen de! Bu nübüvvet değil saltanat! Kabul etmiyoruz” derler ve Hz. Süleyman’ı “babası Hz. Dâvud’un peygamber oluşu üzerinden yargılar” ve o dine kesinlikle inanmazlardı.

Aynı şekilde Hz. Mûsâ’nın yaşadığı dönemde yaşamış olsalardı; “Bu ne biçim peygamberlik! Kardeşi de kendisi gibi peygamber oluyor. Bu torpil değil de nedir? Nerde liyakat! İki kardeş birden peygamber mi olurmuş canım? Bu nübüvvet değil, hanedan kurma çabası! Kabul etmiyoruz” derler ve Hz. Mûsâ’yı “kardeşi Hz. Hârun’un peygamber oluşu üzerinden yargılar” ve o dine kesinlikle inanmazlardı.

Aynı şekilde Hz. İbrahim’in yaşadığı dönemde yaşamış olsalardı; “Bu ne biçim peygamber! Babası Âzer bile ona inanmıyor. Babasına bile laf geçiremeyen bir adama mı inanacağız? Hadi canım sen de!” derler ve Hz. İbrahim’i “babasının müşrikliği üzerinden yargılar” ve o dine kesinlikle inanmazlardı.

Aynı şekilde Hz. Nûh’un yaşadığı dönemde yaşamış olsalardı; “Bu ne biçim peygamber! Karısı ve oğlu bile ona inanmıyor. Karısına ve oğluna laf geçiremeyen bir adama mı inanacağız? Hadi canım sen de!” derler ve Hz. Nûh’u “karısı ve oğlunun inkârı üzerinden yargılar” ve o dine kesinlikle inanmazlardı.

Aynı şekilde Hz. Lût’un yaşadığı dönemde yaşamış olsalardı; “Bu ne biçim peygamber! Karısı bile ona inanmıyor. Karısına laf geçiremeyen bir adama mı inanacağız? Hadi canım sen de!” derler ve Hz. Lût’u “karısının inkârı üzerinden yargılar” ve o dine kesinlikle inanmazlardı.

Aynı şekilde Hz. Mûsâ’nın yaşadığı dönemde yaşamış olsalardı; “Bu ne biçim peygamber! Adam, katilin teki! Cinayet işledi, adam öldürdü, kaçıp gitti. Şimdi kalkmış ‘ben peygamberim’ diyor. Katil bir adama mı inanacağız? Hadi canım sen de!” derler ve Hz. Mûsâ’yı “işlediği, ama pişman olup tövbe ettiği cinayet üzerinden yargılar” ve o dine kesinlikle inanmazlardı.

Sonuç olarak, “suçun şahsiliği” ilkesini dikkate almayan, “birisinin günahı nedeniyle bir başkasının yargılanamayacağı” kaidesini (el-En’âm, 6/164; en-Necm, 53/38; el-Fâtır, 35/18) göz ardı eden, Kur’ân’daki o kadar örneğe sırtını dönen ve peygamberleri “babaları, oğulları, kardeşleri veya eşleri üzerinden yargılayan” insanların doğru kararlar verebilmeleri imkânsızdır. Bu itibarla Firavun’un karısı Asiye’nin iman edişini esas almayan, sürekli duygusal mazeretler üretip kendilerini aldatan ve işi yokuşa sürenler “kendilerine zulmedenlerden başkası” değildir. (16.03.2018)

Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN                     

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi



2039 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler - 28/12/2019
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine - 28/12/2019
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir? - 28/12/2019
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir?
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Saat