• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam355
Toplam Ziyaret5142754
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Kur’ân’da Adı Geçen Beş Put İle Kast Edilen Nedir?
08/04/2015

Kur’ân’da Adı Geçen Beş Put İle Kast Edilen Nedir?

Kur’ân-ı Kerim, dokuzlu çete mensuplarının sıkça başvurdukları bazı yöntemlerden bahseder. Bu elitistler (seçkinler/ jakobenler/ mütrefler), peygamberleri vahiy uydurmakla, büyülenmiş olmakla, halkı yerlerinden yurtlarından etmekle, atalarının dinini değiştirmeye çalışmakla, ortalığı karıştırmakla, fitne çıkartmakla, insanları birbirine düşürmekle vs. suçlamışlardır/ itham etmişlerdir. Bunlar, peygamberler karşısında başarısız olacaklarını anlayınca halkı yanlarında tutabilmek için putlardan ve yalanlardan medet ummaya başlamışlardır.

Nitekim Nûh kavminin ileri gelenleri, halkı yanlarına çekebilmek ve Hz. Nûh’a karşı onları kışkırtabilmek için bazı söylemler geliştirmişlerdir. Şu âyetler, bu müşriklerin putları nasıl kullandıklarını ve insanların inanma duygularını nasıl istismar ettiklerini haber vermektedir:

 (Nûh, 71/23-24).

Tefsirlerde “Vedd, Süvâ’, Yeğüs, Ye’ûk ve Nesr” adındaki bu beş putun Nûh kavminin taptığı putlar olduğu ifade edilmektedir. Nitekim bu beş puta tapınma âdeti müşrikler arasında yayılarak “kültürler arası etkileşimle” Câhiliye dönemi Araplarına da sirayet etmiştir. Kaynaklarda ifade edildiği üzere kutsallık atfedilen bu beş put, İslâm öncesi Arapların da taptıkları putlar arasında yer almaktadır.

Şöyle ki; “Vedd”, Kudaa kabilesinin bir kolu olan Beni Kalüb b. Vebure’nin ilahı idi. Onlar bu ilahları için Dûmetu’l-Cendel denilen yerde bir tapınak inşa etmişlerdi ve bu put iri yarı bir “erkek” şeklindeydi.

“Süvâ’”, Huzeyl kabilesinin tanrıçasıydı ve bir “kadın” şeklindeydi. Yanbu’ya yakın Ruhat denilen yerde bir tapınağı vardı.

“Yeğüs”, Tay kabilesinin ve bu kabilenin bir kolu olan Enum ve Mezhic’in bazı kollarının putu idi. Mezhicliler Yemen ve Hicaz arasındaki Cürş denilen bir yere put dikmişlerdi ve bu put “dişi bir aslan” biçimindeydi.

“Ye’ûk” ise Yemen’in Hemdân bölgesinde Hemdân kabilesinin bir kolu olan Heyvan’ın ilahıydı ve “at” şeklindeydi.

“Nesr”, Himyer bölgesinde Himyer kabilesinin bir kolu olan Âl-i zu’l-Kula’nın putu idi. Bu put da bir “akbaba/ kartal” şeklindeydi.

Görüldüğü üzere Câhiliye dönemi Arap Yarımadasında yaşayan putperestler “duyularla algılanamayan soyut bir varlığa doğrudan yönelmenin imkânsız olduğuna inanmış, bu nedenle de tanrıları adına taşlardan heykeller yapmış, tanrılarının bu heykellere hulûl/ tecelli ettiklerine inanmış, putlara tapınmanın kendilerini tanrılarına yaklaştıracağını düşünmüş” ve nihayetinde de şirke saplanmışlardır.

Bu bakımdan insanların geçmişte de bir takım putlara/ heykellere çok farklı anlamlar yükledikleri ve bu sahte ilahlardan medet umdukları bilinmelidir. İşte Nûh kavminin imtiyazlı seçkinleri de yaptırdıkları putlar vasıtasıyla insanları sömürmüşler ve kurdukları düzeni yıkmaya çalışan peygamberlere savaş ilan etmişlerdir.  

Onlar, büyük bir erkek heykeli olan “Vedd” putuna, “sevgi ve aşk” temasını yüklemiş ve insanların bu duygularını istismar etmişlerdir. Kadın şeklinde olan “Süvâ’” adlı heykele ise “bolluk-bereket” temalarını yüklemiş ve insanların hayallerini sömürmüşlerdir. Dişi aslan biçimindeki “Yeğüs” adlı puta “yardımseverlik” temasını, at şeklindeki “Ye’ûk”a “mal ve mülk elde arzusu, zenginlik” temalarını ve kartal şeklindeki “Nesr” heykeline ise “güç, kuvvet, kudret” temalarını yüklemiş ve insanların her türlü duygularını istismar etmekten çekinmemişlerdir.

Günümüzde de kurulu düzenlerinin bozulacağından korkan seçkinler ile bunların yandaşları benzer kavramları istismar etmektedirler. Bu zihniyetin günümüzdeki temsilcileri “sevgi, aşk, bolluk, bereket, yardımseverlik, zenginlik, güç, kuvvet ve kudret” gibi kavramları kullanarak kitleleri uyutmakta ve kokuşmuş düzenlerini sürdürmektedirler. Elbette bu kavramlar kötü değildir. Ancak bunların içlerinin nasıl doldurulduğu ve hangi amaçla kullanıldıklarının da çok iyi tespit edilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, vesvâsi’l-hannâs olan şeytanın insanoğluna amellerini süslü göstermeye çalıştığı unutulmamalıdır. “Şeytanın amelleri süslü göstermesi” demek, yaptığı kötü bir davranışın haklı, doğru ve yerinde olduğuna onu inandırması ve ikna etmesi; ortaya attığı ilginç öneri ve tekliflerle onu baştan çıkartıp ayartmasıdır. Dolayısıyla görünen ve görünmeyen şeytanlarla mücadelede başarılı olmak isteyenlerin Kur’ân’ı doğru anlamaktan ve Hz. Peygamber’in Sahih Sünnet’ine sarılmaktan başka çareleri yoktur.

Nitekim günümüzde de bir takım güzel ve etkileyici kavramlarla insanlar yanlış yollara kanalize edilebilmektedir. Mesela “adalet, eşitlik, özgürlük, barış ve ulusal güvenlik” olumlu manalar içeren ve insanların özlemlerini dile getiren beş büyüleyici kavramdır; ancak bunları da istismar edenler mevcuttur. Bu nedenle mezkûr terimleri kimlerin, niçin ve hangi maksatla kullandığı çok iyi bilinmelidir. Sahtekârların bu kavramları kendi çıkarları için kullandıkları ve kitleleri peşlerinden sürükledikleri asla unutulmamalıdır.

Dolayısıyla “sosyal adalet, hukukun üstünlüğü, kardeşlik, eşitlik, hak, hukuk, adil paylaşım, gelir dağılımında adalet, ekonomik özgürlük” ve benzeri kavramların büyüleyici ve etkileyici cazibesine kapılarak sahtekârların peşinden gitmek insana her zaman kaybettirir.

Nasıl Nûh peygamberin değil de Nûh kavminin seçkinlerinin peşinden gidenler kaybetmişse, günümüzde de milletin dinî, ahlâkî ve manevî değerlerinden kopuk hayat yaşayan dokuzlu çete mensuplarının peşinden gidenler kaybetmeye mahkûmdurlar. Dolayısıyla burada önemli olan bu kavramların kullanılması değil, bu kavramları kimlerin nasıl istismar ettiği ve milleti nasıl aldattığıdır.

Sonuç olarak, akıllı insan, kendini kullandırtmayan insandır. Görünen ve görünmeyen şeytanlarla mücadeleyi en güzel şekilde yapan ve sözün en güzeline kulak verip ona tabi olandır. (Zümer, 39/18, 55). Süslü kavramların büyüleyici cazibesine kapılarak çetelerin/ sahtekârların peşinden gitmeyendir. Kutsalın kendisinde tecelli ettiğini iddia eden sahte ilahlardan/ sahte şeyhlerden/ sahte hocalardan uzaklaşan ve bunlarla arasına mesafeler koyandır. (10.04.2015)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN      

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



4245 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar! - 28/12/2019
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar!
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Saat