• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam1087
Toplam Ziyaret5143486
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Batılı Ülkeler ve Doğru Analizler!
16/12/2016

Batılı Ülkeler ve Doğru Analizler!

Özellikle Batılı ülkelerle alakalı etrafta kırk yıldır duyduğum ancak ihtiyatlı bir iyimserlikle karşıladığım bazı değerlendirmeler vardı. Batılı ülkelerde ailenin çöktüğü, büyüklere saygının kalmadığı, her yerin huzurevleriyle dolduğu, ahlaksızlığın alıp başını gittiği, boşanmaların arttığı, içki, kumar, uyuşturucu ve zinanın yaygınlaştığı, kiliselerin satın alınıp camiye çevrildiği, kadınların sokaklarda çırılçıplak dolaştığı, erkeklerle beraber olmaya can attığı gibi şeyler anlatılır, bu nedenle de yakında helak olacakları söylenirdi.

Onların bu felaketlerini anlatarak rahatlayan bu adamlar kendi yanlışlarına hiç bakmaz, o ülkelerde yıllardır değişen bir şey olmadığı halde hâlâ aynı mavalları millete anlatmaya ve onları yanlış bilgilendirmeye devam ederlerdi. Bu adamlar, her defasında yanıldıkları halde geri adım atmaz ve aynı saçmalıkları anlatarak genç nesilleri yanlış yönlendirmeye ve uyutmaya devam ederlerdi. (Nitekim bu makaleyi yazmamızın temel amacı; bugün de aynı hikâyeleri benzer adamların anlatmaya devam ediyor olmasıdır.)

Oysa durum hiç de onların anlattıkları gibi değildir.

Nitekim ilk kez 1993 yılında Almanya’ya gittiğimde yukarıda sayılan şeylerle karşılaşacağımı zannettim. Ama bizi ne kadar yanlış bilgilendirdiklerini daha oraya varır varmaz anladım. Meseleyi ne kadar abarttıklarını, münferit hâdiseleri genelleştirdiklerini, Batılılar hakkında olumsuz, yanlış ve eksik bilgiler verdiklerini gözlerimle gördüm. Elbette yukarıda sayılanların büyük bir kısmı bu ülkelerde yaşanmaktadır. Ama toplumun tamamı böyle değildir. Dolayısıyla çoğunluğa bakarak karar vermek en doğru olandır. Yoksa münferit olayları genelleştirerek insanları yanlış bilgilendirmek ve doğru çıkarımlar yapmamak vebaldir.

Aynı şekilde 1998 yılında Hollanda’ya gidince oranın da bizlere çok yanlış tanıtıldığını müşahede ettim. Hele 2009-2011 yılları arasında Hollanda’da iki yıl yaşayınca, zaman zaman da Belçika’ya gidip oraları dolaşınca kendi tespitlerimde ne kadar haklı, bize anlatılanların büyük bir kısmının yalan ve aşırı genelleme olduğunu fark ettim.

Oysa gerçekler insanlara tam olarak anlatılmalı, doğru analizler yapılmalı, insanlar doğru bilgilendirilmeli ve genellemelerden kaçınılmalıdır.

Elbette Batılı ülkelerde değerlerde yozlaşmaların olduğu, ailevi problemlerin yaşandığı, büyüklere saygının azaldığı, huzurevlerinin çoğaldığı, eşcinsel/ lezbiyen evliliklere müsaade edildiği, uyuşturucunun rahatça satın alınıp kullanıldığı, kürtajın, intiharların ve boşanmaların arttığı, içkinin su gibi tüketildiği, zina etmek isteyenlerin serbestçe bunu yapabildiği, çıplaklar kampının bulunduğu, sayıları az da olsa kiliselerin satın alınarak camiye dönüştürüldüğü, kadınların diledikleri gibi giyindiği ve kendilerini teşhir ettiği doğrudur. Ama bunların büyük bir kısmı, bizim ülkemizde de yaşanmaktadır. Dolayısıyla dönüp kendilerine bakmayanların Batılıların yanlışlarıyla avunmaları ve kendilerini rahatlatmaları züğürt tesellisinden başka bir şey değildir.

Kaldı ki Batılıların tamamı böyle değildir. Elbette onların içinde yukarıda sayılanları ve daha nicelerini yapan adamlar/ kadınlar vardır. Ancak Batılı ülkelerde yaşayan insanların büyük çoğunluğu, bu tür yanlış fiilleri onaylamamakta, kişilerin kendi özgürlük alanları olarak değerlendirmekte, onlara müdahale etmemekte, hoşgörü (!) göstermekte ve herkesi kendi haline bırakmaktadırlar. “Liberalizm bunu gerektirir, biz karışmayız, ne ederlerse etsinler, ne hâlleri varsa görsünler, bize bulaşmasınlar yeter!” diyerek kenara çekilmekte ve kendi hayatlarını yaşamaktadırlar.

Dolayısıyla gerçekler topluma eksiksiz anlatılmalı ve bu toptancı mantık terk edilmelidir. Çünkü eksik gözlem yapıp insanlara hatalı bilgiler vermek, onları yanlışa kanalize etmek, gayr-i müslimleri olduklarından farklı tanıtmak ve yakında helak olacaklarını iddia etmek doğru değildir.

Nitekim Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de halkı dürüst davrandığı sürece bir kavmi şirk ve küfür içinde olmaları nedeniyle toptan helak etmeyeceğini haber vermektedir. Âyetleri birlikte okuyalım.

“S  (Hûd, 11/117)

 (Kasas, 28/59).

Görüldüğü üzere Batılı ülkeler haksızlık yapmadıkları, başkalarının hakkını, hukukunu, yaşamını ve onurunu tehlikeye atacak girişimlerde bulunmadıkları sürece “sırf inançları yüzünden” helak edilmezler. Yüce Allah, kendisine karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin cezasını af veya tehir edebilir. Ama kul hakkı ihlalleri söz konusu olunca durum farklıdır. Bu itibarla Batılı ülkelerin yakında çökecekleri ve yok olacakları iddiası Kur’ân’a göre de mümkün değildir. Bu nedenle insanları kandırmanın bir âlemi yoktur.

Elbette onların birtakım felaketlerle karşılaşmaları mümkündür. Ama bu onların “inançları ya da yaşam tarzları” yüzünden değil kendi yapıp ettikleri “haksızlıklar” sebebiyledir. Örneğin Batılı emperyalist devletler Afrika’yı, Asya’yı ve Uzak Doğu’daki bazı ülkeleri asırlarca sömürür, insanlarını köleleştirir, halkının büyük çoğunluğu da bu yapılan zulümlere “menfaatleri gereği” seslerini çıkartmaz ve seyirci kalırlarsa günün birinde “pasta paylaşımı” yüzünden kendi aralarında bir büyük kavga çıkar ve elli milyon insanlarını bu savaşta kaybederler. Böylece “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” sözü gerçekleşir. Onlar da “Bir daha asla” diyerek Avrupa Birliği’ni kurma çalışmalarını başlatırlar.

Nitekim bugün de Batılı ülkeler “demokrasi, özgürlükler, insan hakları, hukukun üstünlüğü” gibi süslü kavramları kullanarak başka ülkeleri işgal etmekte, bu ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömürmektedirler. Böyle yapmaya devam etmeleri halinde yakın veya uzak gelecekte yine ağır imtihanlarla ve bunların acı sonuçlarıyla karşılaşmaları kaçınılmazdır. Ancak bu, onların tamamen yok olacakları anlamına da gelmemektedir.

Dolayısıyla herkesi yanlışıyla doğrusuyla, günahıyla sevabıyla abartmadan olduğu gibi tanıtmak gerekir.

Diğer taraftan müslümanların şu sorular üzerinde kafa patlatıp kendi hallerine bakmaları yerinde olacaktır:

Acaba bu müslüman mülteciler, neden hıristiyan Batı ülkelerine gidebilmek ve orada yaşayabilmek için canlarını tehlikeye atıyor, denizlerde boğuluyor, mülteci kamplarında sefil bir hayat yaşıyorlar?

Bu adamlar neden bir İslam ülkesine değil de hıristiyanların yaşadığı ülkeye gitmek için bu kadar riski göze alıyorlar?

Acaba bu soruların cevabını veremeyenlerin Batılıların yanlışlarına bakarak kendilerini avutmaları doğru bir şey midir?

Bu makalemizden Batılılara hayranlık duyduğumuz sonucunu çıkartacak sefihlere de şunu söyleyelim:

Bre gafiller! Bu yazınının asıl amacı; toptancı yaklaşımın yanlışlığını ortaya koymak, günün birinde İslâm’a girmesi muhtemel kavimleri yanlış tanıtarak onların dinden nefret etmelerine engel olmak, ayrıca Batılıların yanlışlarını anlatarak kendini ve tüm müslümanları avutmaya/ uyutmaya devam eden şaşkınları uyandırmaya çalışmaktır.

Burada hayranlık yok, “insan” kardeşlerinin İslam ile tanışıp cennete girmelerini arzu etme vardır. Bunu fark edecek kadar zekâya sahip olmayanların, kafalarında beyin yerine bağırsak taşıyıp kulaklarından gaz, gözlerinden nefret saçanların “adamız/ müslümanız” diye ortalıkta dolaşmaları insan türüne hakaretten başka bir şey değildir. Dolayısıyla bu şeref yoksunlarının önce gidip insan olmayı ve okuduklarını doğru anlamayı öğrenmeleri gerekir. 

Sonuç olarak, kâfirler/ müşrikler başkalarına zulmetmedikleri sürece sırf inançları, inançsızlıkları ve yaşam tarzları yüzünden helak edilmezler. Elbette onların yaptıkları ahlaksızlıklar yüzünden başka türlü cezalarla karşılaşmaları mümkün olabilir. Ancak Batılı ülkelerin tamamıyla çökeceği ve yok olacakları iddiası aşırı bir genellemeden başkası değildir. Bu nedenle Batılıların çöküşünden mutlu olmak yerine “Bu adamlara İslam’ı neden doğru dürüst tanıtıp müslüman olmalarını sağlayamadık, bu görevimizi neden hakkıyla yapamadık?” diye hayıflanmak ve kendimize çeki düzen vermek daha doğru olandır. (16.12.2016)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN                     

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



3042 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder - 28/12/2019
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Saat