• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam816
Toplam Ziyaret5143215
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
80/20 Kuralı!
30/10/2014

80/20 Kuralı!

Bugünlerde üzerinde en çok durduğum, pek çok yerde anlattığım ve adına da “80/20 kuralı” verdiğim bir tespitimden söz etmek istiyorum. Bu kural, doğru karar alabilmek için “toptan süpürüp almanın veya toptan süpürüp atmanın yanlışlığını ortaya koymakta ve seçici olmanın önemine” vurgu yapmaktadır.

Zira Âdemoğlu hayatı boyunca sürekli kararlar almakta, birileri ya da bir olay hakkında hüküm vermekte; genellikle “sığ bir bakış açısıyla veya mensubiyet duygusuyla” hareket ettiği zaman da çok yanlış kararlar almaktadır.

Bu itibarla, hayatının her anında karar vermek durumunda olan ve aldığı her karardan hesaba çekileceği aşikâr olan insanoğlu, doğru karar verebilmek için sağlıklı bir bakış açısına sahip olmak zorundadır. İşte bahse konu bu kural, sağlıklı bir bakış açısının nasıl olması gerektiği yönünde düşünenlere/ aklını kullananlara bir nebze de olsun ışık tutup yol gösterebilecek mahiyettedir.

Şöyle ki; akıl ve sorumluluk sahibi her insan karar verirken karşı tarafın da artı ve eksilerini bir arada değerlendirmek, meseleye bütüncül bakmak zorundadır. Aynı şekilde ait olduğu cemaat/ tarikat/ parti/ takım/ mezhep veya aşiretin de pozitif ve negatif yönlerini bütünüyle görmek, resmin tamamına bakmak ve kararını ona göre vermek durumundadır.

Mesela kendi cemaatinin -Kur’ân ve Sünnet ekseninde bakıldığında- “seksen yanlışı ve yirmi doğrusu” varsa ve karar alacak kişi bu yanlışlara hiç bakmadan hep yirmi doğruyu esas alarak karar veriyorsa bu sağlıklı bir bakış açısının ürünü olmadığı gibi, alınan karar da adil bir karar olamayacaktır. Zira eleştirdikleri ve zulmettikleri karşı tarafın “seksen doğrusu ve yirmi yanlışı” vardır ve bu seksen doğruyu görmeyip sürekli yirmi yanlışa dikkat çekmek, onu gündeme taşımak, zihinlerde yanlış algılar oluşturmak, mağdur edebiyatı yapmak ve seçici olmamak büyük bir zulümdür; muhalif olma adına gerçekleri görmemek şeytanca bir yaklaşımdır.

Dolayısıyla doğru olan; seçici hareket emek, seksen doğruyu görmek ve yirmi yanlışı düzeltmek için hukuk içinde kalarak karşı tarafla aktif mücadeleye devam etmektir. Belden aşağı vurarak, adaletten ayrılarak, kin ve garez ile hareket ederek karşı tarafa toptan saldırmak, yok etmek için iftiralar atmak, kâfir ve münafıklarla işbirliğine gitmek, dinî kavramları istismar etmek doğru değildir. Zaten böyle yapanlar kısa vadede kazansalar da hep uzun vadede kaybetmişlerdir. Zira tarih bunun ibretlik öyküleriyle doludur.

Diğer taraftan doğruları fazla olan şahıs da seksen doğrusunu devam ettirmek ve yirmi yanlışını düzeltmek için çaba sarf etmek durumundadır. Bu kimsenin kendi yanlışlarını görmeyerek her zaman ve zeminde tamamen haklı olduğunu söylemesi de doğru, inandırıcı ve ikna edici değildir. Bu kişi o yanlışlarını düzeltmeli ve kusurlarından/ pisliklerinden arınmış bir şekilde hizmet etmeye devam etmelidir.

Öte yandan eksiklerini, hatalarını ve kusurlarını itiraf ederek yirmi yanlışı düzelteceğine dair söz veren ve sonra da bunun gereğini yapmaya başlayanları hâlâ suçlu göstermek uygun olmadığı gibi böyle yaparak kin ve düşmanlığı körüklemek de haddi aşmaktır. Yüce Allah’ın haddi aşanları sevmediği ise bilinen bir gerçektir.

Bu itibarla daha önce de ifade ettiğimiz üzere Sahâbe de Hz. Peygamber’in ölümünden sonra söz konusu “80/20 kuralını” göz ardı etmiş ve çok yanlış kararlar alabilmiştir. Mesela Cemel ve Sıffin savaşları, Harre vakası, Kâbe’nin mancınıklarla yerle bir edilmesi, Kerbela faciası gibi olaylarda on binlerce insanın öldürülmesi buna örnek olarak gösterilebilir.

Bu savaşlarda her iki taraf da bir karar vermiş ve saflarını belirlemişlerdir. Birilerinin zalim, diğerlerinin ise kendilerini savunmak durumunda kalan mazlum ve mağdurlar olduğu açıktır. Çünkü bir taraf haddi aşmış ve menfaatleri icabı ellerindeki imkânı kötüye kullanmış, hak ve adalet çizgisinden iyice uzaklaşmışlardır.

Şurası özellikle belirtilmelidir ki bu savaşlar sahâbe ve tabiûn tarafından yani o dönemde yaşayan “bu insanlar” tarafından yapılmıştır. Yani; Sahâbe de olsa insan, insandır; beşeri zaafları vardır; imtihan olmaktadır; hiçbir kimse tamamen masum değildir. Bu nedenle herkes her zaman doğru kararlar vermeye çalışmak zorundadır.

Dolayısıyla bu ve benzeri büyük bilinen insanlar da söylemleri, yapıp ettikleri, kararları, içtihatları nedeniyle eleştirilmeyi hak etmişlerdir. Zira onların da yanılmaları imkân dâhilindedir ve bu gayet normal bir durumdur. Bu şahısları dokunulmaz kabul edip kutsamak, her söylediklerinde keramet aramak, onları tamamen tenkit dışı bırakmak doğru değildir. Bu nedenle “takdire evet ama takdise hayır!” diyerek yola devam etmek en mantıklı çözüm olarak görünmektedir.

Bir başka ifadeyle Kur’an ve Sünnet’in ilkeleri ışığında ve de ahlak kurallarına bağlı kalarak doğru kararlar almaya gayret etmek gerekmektedir. Çünkü rehber ve kaynak kişiler değil, ilkeler olmalıdır.

Ayrıca İslam toplumunun doğru kararlar alması en başta kendilerine büyük fayda sağlayacak, her türlü kalkınmayı hızlandıracak; gelişmeye ve ilerlemeye güç katacaktır.

Özetle, “80/20 kuralını” gözeterek karar vermek insanları, olayları ve fikirleri hakkaniyetle değerlendirmek, fotoğrafın tamamına bakmak, seçici olmak, böylece zalime de mazluma da -eşit mesafede durmak değil- yardım etmek hem bireye hem de topluma çok büyük katkılar sağlayacaktır. Aksi halde Müslümanlar mezhepçilik, tarikatçılık, cemaatçilik, particilik, ırkçılık, hizipçilik girdabına sürüklenecek, birbirlerinin kuyusunu kazmaya devam edecek ve felaket üzerine felaketlerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Bunun sorumlusu ise “80/20 kuralını” göz ardı eden herkes olacaktır. (31.10.2014)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



6747 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir? - 28/12/2019
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir?
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder - 28/12/2019
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Saat