• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi11
Bugün Toplam1140
Toplam Ziyaret5143539
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
İcma ve Kolektif Şuur
20/05/2013

İcma ve Kolektif Şuur

İslam, istişareye, fikir teatisine, alternatif düşüncelere her zaman önem vermiştir. Sevâd-ı azam da kolektif şuur ile ittifak etmiş, uygun olmayan subjektif düşünceleri dışlamıştır.Bir başka ifadeyle ümmet genellikle adalet üzerinde ittifak etmiş, ama dalâlet üzerinde icma etmemiştir.

Bununla birlikte zaman zaman ümmetin çoğunluğunun da eksik bilgi, hatalı yorumlar ve yanlış yaklaşımlar nedeniyle bazı konularda yanılabilmesi mümkündür. Yani, ümmetin de yanılma ihtimali her zaman vardır. Bu da daima göz önünde bulundurulmalıdır. Eğer öyle olmasaydı yüce Allah’ın gönderdiği şu ayetlerin bir anlamı kalmazdı.

“Ey İnsanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz, ama O, hiçbir şeye muhtaç değildir ve hamd O'na mahsustur. O dilerse sizi ortadan kaldırır ve yerinize başka mahlûklar yaratır. Bunu yapmak Allah'a zor değildir.”(el-Fâtır, 35/15-17)

“Ve yalnızca Rabbindir Kendi kendine yeterli, sınırsız merhamet sahibi. O, dilerse siz[in varlığınız]a son verebilir ve daha sonra dilediğini sizin yerinize geçirebilir, tıpkı sizi başka insanların soyundan var ettiği gibi.”(el-Enâm, 6/133)

Bu itibarla dalâlete düşüp dinden dönme tehlikesi herkes için her zaman söz konusudur. Bu nedenledir ki, Allah Teâlâ: “Eğer kim İslâm’dan döner ve sapıklığı tercih ederse, O’nun sevdiği ve O’nu seven müminlere karşı alçak gönüllü, hakikat inkârcılarına karşı onurlu, Allah yolunda üstün çaba gösteren ve kınayanların kınamasından korkmayan bir toplum getireceğini” (el-Mâide, 5/54) ifade etmektedir. Bu ayette “toplum” kelimesinin kullanılması oldukça önemlidir. Zira bu ayet el-Enfâl, 8/53 ve er-Ra’d, 11/13 ayetleriyle birlikte değerlendirildiğinde topluma yüklenen ödev ve sorumluluklar daha iyi anlaşılabilecektir. Çünkü Müslüman olmak sorumluluk almak demektir. Yani; toplumun/ümmetin tamamının olmasa da çoğunluğunun dalâleti tercih etmesinin imkân dâhilinde olduğu bu âyetten anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ümmetin çoğunluğuna böyle bir güvencenin/yanılmazlığın verilmediğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Yine başka ayetlerde, ümmetin Allah’ın emirlerine karşı gelmesi ve hatada ısrar etmesi halinde onların yerine başka bir kavmin getirileceğinin ifade edilmiş olması da ümmetin/toplumun tamamının yanılıp yanlış kararlar alabileceğini ima etmektedir. Şu ayetleri birlikte okuyalım.

“(Bakın) eğer [Allah yolunda] savaşa çıkmazsanız, sizi çok çetin bir azapla cezalandırıp yerinize başka bir topluluk getirir ki böyle yapmasında O'na hiçbir şekilde engel olamazsınız: çünkü Allah'ın, her şeyi irade ve takdir etmeye gücü yeter.”(et-Tevbe, 9/39)

“Bakın, [ey müminler,] sizler Allah yolunda sınırsızca harcama yapmaya çağrılıyorsunuz: ama sizin aranızda [bile] cimrice davrananlar var! Ve kim [Allah yolunda] cimrice davranırsa, sadece kendisine karşı cimrilik yapmış olur: Çünkü Allah kendi-kendine yeterlidir, halbuki siz [O'na] muhtaçsınız; ve şayet [O'ndan] yüz çevirirseniz, başka toplumları sizin yerinize geçirir ve onlar sizin gibi yapmazlar!”(el-Muhammed, 47/38)

Yine şu uyarıda müminlere yönelik bir mesaj niteliğindedir.

“Gerçek şu ki, insanlar kendi iç dünyalarını değiştirmeden Allah onların durumunu değiştirmez; ve Allah insanlara [kendi kötülüklerinin bir sonucu olarak] bir felaket tattıracağı zaman hiçbir şey bunun önünde duramaz: çünkü onların, kendilerini O'na karşı koruyabilecek kimseleri yoktur.” (er-Ra’d, 13/11. Ayrıca bkz. el-Enfâl, 8/53)

Kısaca ifade edilecek olursa Yüce Allah, bilerek-isteyerek günah işleyen kimseleri uyarmakta ve “eğer kendi içlerindeki eğriliği, olumsuz eğilimleri değiştirerek iyiliği hak eder hale gelmezlerse, onlara rahmetini ve inayetini nasip etmeyeceğini” bu şekilde haber vermektedir.

Yani ümmetin çoğunluğunun da bazı konularda yanılma ve yanlış kararlar alma ihtimali her zaman mevcuttur. Zira yukarıdaki ayetlerin yer aldığı Kur’an-ı Kerim evrenseldir ve hükümleri kıyamete kadar geçerlidir Dolayısıyla bu ayetlere göre, Şia’nın savunduğu “imamın yanılmazlığı” görüşüyle, Ehl-i Sünnet’ten bazılarının savunduğu “ümmetin yanılmazlığı” düşüncelerinin yeni baştan gözden geçirilmesinin gerekliliği ifade edilebilir. Kısaca; imamın da ümmetin de yanılma ihtimali her zaman vardır denilebilir.

Diğer taraftan, usule uygun yapılmış ictihadları icmaa aykırı diyerek kolayca reddetmek de muteber değildir. Hata etme ihtimali olsa da, doğru olma ihtimali her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Zira anlam ve yorum arasında fark vardır. Anlam sabit, yorum ise sübjektiftir. Şartlar ve zaman değiştikçe kıyamete kadar yorum yapma imkânı mevcuttur. Kimsenin bu kapıyı kapatması da mümkün değildir. İç tutarlılığa ve sistematiğe sahip ictihadı keyfi gerekçelerle yok saymak doğru değildir. Merkeze Kur’an’ı alan, çevresinde de Sahih Sünnet ve İcma’ın olduğu muteber bir ictihad kıyamete kadar gereklidir ve olmalıdır.

Nitekim delil, kaynağa götüren rehber demektir. İcma ve kıyas bizi Kuran ve Sünnet’e götürür. İcma’ın delili, Kur’an’ın birliği emreden ayetleri, Hz. Peygamber’in birliği tavsiye eden söz ve uygulamaları ve Sahâbe’nin bu konuda geliştirdiği yol ve yöntemlerdir. İcma, ümmetin Kuran ve Sünnet’i anlamadaki ortak paydasını temsil etmektedir. Muteber icmaa karşı çıkmak bu iki kaynağa karşı çıkmak anlamına gelebilir. Yüce Allah her şeye bir çeşitlilik koymuştur. İnsanlar arasında da görüş farklılığı olabilir. Ancak bu birlik ve ahenk içinde olmalıdır. DNA’nın yapısında da çeşitlilik vardır ama DNA mükemmel bir uyum içindedir.

Diğer taraftan son gemi ve sığınak olan İslam’ı gelecek nesiller için korumak görevi de müminlerin omuzlarındadır. Bu da sağlam ve doğru bilgilerin ışığında yapılacak güvenilir ictihatlarla ve kolektif şuurla mümkün olabilecektir. Nitekim kolektif şuur; sadece müctehidlerin bir araya geldiği ve yaptığı değil, ümmetin üzerinde ittifak ettiği bir husustur ve spontane gelişmektedir. Müctehidlerin bir konudaki görüşlerinin bir araya toplanmasıyla ve ümmetin ortak kabulüyle oluşmaktadır.

İcma, Müslümaları Kitap ve Sünnet’e götüren ana yoldur. Birlik olmak ve ortak hareket etmektir. Günümüzde uluslararası arenada Müslümanların gösterdiği dağınıklığın hoş görülmesi ve onaylanması mümkün değildir. Bu itibarla, dünyanın bir yerinde inancı ne olursa olsun bir insan ağlıyorsa, yaşam hakkı, din ve vicdan özgürlüğü tehdit altındaysa, İslam toplumunun/ümmetin bir araya gelerek bu sorunu çözmesi onların boynunun borcudur.

Özetle;

İctihad kapısı sonuna kadar açık kalmalıdır. Uzman âlimler zaman zaman belli konuları müzakere etmek için bir araya gelmeli, kurumsallaşma olmalı ve think thank’lar kurulmalıdır. Uzman kişilerin icmasıyla topluma önderlik yapılmalıdır. Stratejik yol haritaları belirlenmelidir. Zira ümmet olmanın bir vasfı da bölünmemek ve parçalanmamaktır. Ortak noktalarla buluşmak ve ortak hareket etmektir. Öte yandan kendi iradesine sahip çıkmayan bir toplum icmada da başarılı olamaz.

Adalet olmazsa icma olmaz. Adaletsiz bir ülke ayakta kalamaz. Böyle ülkeler bölünür ve parçalanır. Dolayısıyla ülkede ve tüm dünyada adaleti tesis etme görevi müminlerindir.

Batılıların geliştirdikleri bazı sistemleri doğrudan alıp uygulamak yerine bunlar öncelikle İslam kültürüne uygun hale getirilmelidir.

Elitlerin sesinden ziyade halkın sesine kulak verilmeli, çoğunluğun tercihleri de mutlaka dikkate alınmalıdır.

Arkada zayıf bir ümmet bırakmak vebaldir. Sorumluluğu büyüktür. Bir icma nesli yetiştirmek için bugün tohumlar toprağa atılmalı, bunlar sulanmalı, beslenmeli ve çok iyi yetiştirilmelidir.

Âlimlerin fikir düzeyinde ihtilafı rahmettir. İhtilaf ayrılık sebebi olmamalıdır. Mezhepler aramıza ayrılık tohumları atmamıştır. Mezhep taassubu içinde hareket etmek yanlıştır.

Özetle; ümmetin çoğunluğunun bazı konularda yanılma ihtimali vardır. Yanlış yönlendirmeler sonucu ümmet bazen yanlış kararlar alabilir. Yanlış kişileri destekleyebilir ve iyi niyetle onların peşinden gidebilir. Dolayısıyla yapılması gereken şey, her zaman belirleyici olan Kur’an ve Sahih Sünnet’in şaşmaz ilkelerine sahip çıkmaktır. İç tutarlılığa ve sistematiğe sahip ictihada ve icmaa destek olmaktır. Merkeze Kur’an’ı alan, çevresinde de Sahih Sünnet ve sağlam icma’ın olduğu güvenilir bir ictihadın kıyamete kadar yapılması gerektiğini unutmamaktır. (17.05.2013)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi



8812 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler - 28/12/2019
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir? - 28/12/2019
İslâmîlik Endeksleri ile Yapılmak İstenen Nedir?
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine - 28/12/2019
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Saat