• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi10
Bugün Toplam830
Toplam Ziyaret5143229
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Tahrif Edilmiş Yahudilik ve Hıristiyanlık Asla Hak Din Değildir
21/03/2014

Tahrif Edilmiş Yahudilik ve Hıristiyanlık Asla Hak Din Değildir

İlk Peygamber Hz. Âdem’den son Peygamber Hz. Muhammed’e kadar gelmiş geçmiş tüm peygamberlerin tebliğ ettiği dinler “hak dinler”dir. Bunu bize haber veren Kur’an-ı Kerim’in bizzat kendisidir. Ancak bu “hak dinler”in ihtiva ettiği iman ve ahlak esaslarına zıt düşünce, fikir ve inançlar içeren diğer tüm din ve sistemler “bâtıl dinler”dir. (Tevbe, 9/33; Fetih, 48/28)

Allah katında hak din İslâm’dır. (Âl-i İmrân, 3/19) Zira diğer tüm dinler zaman içinde mensupları tarafından tahrif edilmiştir. Bu dinler, şirke bulaşmış ve tevhidden uzaklaşmışlardır. (Tevbe, 9/31) Dolayısıyla İslâm’dan başka hiçbir din geçerli ve muteber değildir ve asla din olarak kabul edilmeyecektir. (Âl-i İmrân, 3/85) Aksini iddia edenler Kur’an ve Sünnet’in ilkelerini çiğnemiş, âyetleri görmezlikten gelmiş ve keyfi kararlar almışlardır. (İsrâ, 17/81; Sebe, 34/49)

Mesela birisi kalkıp; “Bütün dinler vahye dayalı ve tevhid temelli olsun ya da olmasın fark etmez; hepsi hakikat ve değer olarak eşittirler” derse bunu İslâm’ın kabul etmesi asla mümkün değildir. Yahut bir başkası kalkıp; “İnsanlar İslâm’a aykırı bir din ve ahlak anlayışını benimsemiş olsalar da fark etmez; onlar da Allah katında din olarak eşittirler ve tamamı kurtuluşa ereceklerdir” derse bu da kesinlikle doğru bir şey olmayacaktır. Böyle sözler söylemek cehaletin veya art niyetin bir göstergesi olup Kur’an ve Sünnet’e aykırı söylemlerdir.

Zira İslâm dini, hak ile bâtılın belli olduğunu, birbirinden açık bir şekilde ayrıldığını, (Bakara, 2/256) Allah katında hak dinin İslâm olduğunu haber vermiş ve müminlerin uyması gereken kuralları titizlikle tespit etmiştir.

Bir İslâm toplumunda farklı din ve inançlara mensup kimselerin temel insan hak ve özgürlüklerinden istifade ederek yaşamlarını sürdürmeleri gayet normaldir. Ancak bunun adı “dinî çoğulculuk” değil, İslâm’ın tanıdığı “din hürriyeti”dir. Zira “dinî çoğulculuk” tabiri, “sanki tüm dinler eşitmiş gibi bir izlenim” uyandırmaktadır ki bu kesinlikle doğru değildir. Zaten bu kavramı ortaya atanların da niyeti budur. Son din İslam’ı sıradanlaştırmak ve etkisiz hâle getirmektir. Ancak bizim böyle bir kavramı kabul edebilmemiz hiçbir şekilde mümkün değildir.

Elbette bir Müslümanın da farklı din mensuplarının ülkelerinde onların tanıdığı din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde kendi dinini yaşaması mümkündür. Zira herkesin kendi inancını baskı ve dayatma altında kalmadan yaşaması insânî ve ahlâkî olandır. Dolayısıyla bu bir “dinî çoğulculuk” değildir. Farklı din mensuplarının bir arada, barış ve huzur içinde yaşamasıdır. Zira “dinî çoğulculuk” kavramı batılılara özgü bir kavramdır. Bunun içini anlamlı bir şekilde doldurmadan aynen tercüme edip kullanmak ve saf zihinleri bulandırmak yanlıştır. Bu itibarla, “farklı din ve inançların hepsini aynı kategoride ve eşit” olarak değerlendirmek son derece yanlıştır. Çünkü hak din İslâm’dır ve İslâm’a göre diğer bütün dinler “bâtıl dinler”dir. Ve onların bâtıl dinler kategorisinde değerlendirilmesi gerekir. Sanki o bâtıl dinler de hak dinlermiş gibi takdim etmek ve o din mensuplarının da cennete gireceğini iddia etmek doğru değildir. Böyle yapmak, aslında o insanların da gerçeği bulmasını engellemek suretiyle onlara zulmetmektir. Değişik amaçlar ve çıkarlar uğruna böyle konuşanların çok büyük bir yanlış yaptıklarını ve birilerinin oyununa geldiklerini söylememiz boynumuzun borcudur.

Öte yandan muhtelif dinlere mensup insanlar, Müslümanlarla bir arada yaşarken İslâm’a savaş açarlarsa veya Müslümanları vatanlarından etmek için doğrudan ya da dolaylı olarak düşmanla işbirliğine girişirlerse bunlarla mücadele etmek ve hak ettikleri cezaya çarptırmak da dinimizin bir emridir. (Mümtehine, 60/9) Dolayısıyla hak din ile bâtıl dinler bellidir. Bunlar kesinlikle birbirine eşit değildir. Yüce Allah’ın razı olduğu din, hak din olan İslâm’dır. (Mâide, 5/3) İslâm’ı yaşayan kurtuluşa erecektir. Son din İslam gelmiş ve tahrif edilmiş diğer semavî dinlerin hükmünü ortadan kaldırmıştır. Yahudi ve Hıristiyanlar inatlarından ve kıskançlıklarından dolayı bir türlü Hz. Muhammed’i ve tebliğ ettiği son dini kabul etmemişlerdir. (Bakara, 2/90, 109, 213; Âl-i İmrân, 3/19; Şûrâ, 42/14; Câsiye, 45/17) Dolayısıyla onlara şirin görünmek adına dinî değerlerden taviz vermek ve onları da hak din kategorisine dâhil etmek asla ve kat’a doğru değildir.

Diğer taraftan farklı din mensupları ile oturup konuşmak, dünyanın ortak sorunlarına çareler aramak ve karşılıklı ticaret yapmak elbette mümkündür. (Mümtehine, 60/8) Ancak onlara açık ve net bir şekilde İslam’ı tanıtmak, inandığı değerleri güzelce ortaya koyup savunmak, eğip bükmeden, kıvırtmadan doğru bir Allah, Peygamber ve ahiret tasavvurunu haber vermek gerekir. Böyle yapmamak vebaldir. Zira İslâm’da istikamet üzere olmak vardır; takiyye ve yalana asla yer yoktur. (Şûrâ, 42/15)

Sonuç olarak, Allah katında hak din İslâm’dır, diğer bütün dinler bâtıldır ve bâtıl dinler kategorisinde değerlendirilmelidir. Bu konuda belirleyici olan temel ilkeler Kur’an ve Sünnet’in ilkeleridir. Yaptığı davranışlarla cenneti kimin hak edeceğini ve cehennemi kimin boylayacağını Yüce Allah şimdiden haber vermiştir. Zira Yüce Allah kuralları belirlemiş, insanları seçimlerinde özgür bırakmış, onlara akıl vermiş, elçiler göndermiş ve kutsal kitaplar inzal etmiştir. Dolayısıyla bu kuralları kaynağından yani, Kur’an ve Sünnet’ten okuyarak haber veren kimselerin iyi niyetli uyarılarını yanlış anlayarak kuruntularla kendilerini avutanlar, diğer bâtıl din mensuplarına bol keseden cennet dağıtanlar ve kendi dinlerini bu şekilde yanlış tanıtanlar ciddi bir vebali omuzladıklarını bilmek durumundadırlar. (21.03.2014)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



6654 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Saat