• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam13
Toplam Ziyaret5142412
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Sapkın Sözler, Hatayı Kabullenmek ve Manevî Terakki
15/08/2016

Sapkın Sözler, Hatayı Kabullenmek ve Manevî Terakki

 Bir insanın başına gelen musibetten/ felaketten çıkaracağı en önemli ders; önce bunun neden başına geldiğini sorgulaması, kendi hatasını kabul etmesi, hatasıyla yüzleşmesi, daha sonra aynı hatayı tekrarlamamak üzere kendi kendine söz vermesi, kararlı ve ilkeli bir duruş sergilemesi ve o hatadan tamamen dönmesidir. Zira bütün bunlar Kur’ân’ın emridir. Âyetleri birlikte okuyalım.

Başınıza her ne musibet (kötülük/ felaket) gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. (Bununla beraber) O, yine de çoğunu affeder (de sizi hemen musibete/ belaya/ felakete uğratmaz).”(Şûrâ, 42/30)

“Onların (müşriklerin) başına (Bedir’de) iki mislini getirdiğiniz bir musibet (Uhud’da) sizin başınıza geldiği zaman; ‘Bu, nereden başımıza geldi?’ dediniz, öyle mi? De ki: “O (musibet), kendi (hatalarınız/ kusurlarınız/ ihmalleriniz) yüzünüzdendir.” Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”(Âl-i İmran, 3/165)

Görüldüğü üzere Müslümanlar, başlarına bir musibet gelince başkalarını suçlamak yerine dönüp kendilerine bakmak zorundadırlar.

Ancak hatalarını kabullenmeyenler, suçu hep başkalarına atanlar, hatalarının yüzlerine vurulmasından rahatsızlık duyanlar, yanlışlarını söyleyenlere teşekkür edeceklerine hakaret edenler ve iftiralarla sonuç almaya çalışanlar sorumluluk ve ahlâk sahibi bireyler değillerdir.

Örneğin bazı sapkın sözlerle kendilerinin kandırılmasına izin verenler, manevî yönden terakki etmek bir yana her geçen gün uçurumun kenarına biraz daha yaklaşırlar. Kur’ânî hiçbir dayanağı bulunmayan pespaye sözlere aldananlar ve hatalarıyla yüzleşmeyenler şeytanın ve şeytanlaşmış insanların kuklası/ oyuncağı/ piyonu/ maşası olmaktan da kurtulamazlar.

İşte o şeytanlaşmış tiplerin uydurduğu ve aptalların da inanarak istikametten ayrıldığı o sözlerden bazıları şunlardır:

“Bir müridin mürşidi karşısında huzur ve huşu içinde durması, ihlasla yapılan 150 yıllık ibadetten daha efdaldir.”

“Şeyhinin hata edebileceğini kalbinden geçirirsen kesinlikle helak olursun. Manen terakki edebilmen için şeyhinin karşısında gassalin (ölü yıkayıcısının) elindeki meyyit (ölü)  gibi olmalısın. Onun emirlerini itiraz etmeden harfiyen yerine getirmelisin/ uygulamalısın!”

“Şeyhimiz asla yanılmaz ve hata etmez. O bir konuda bir şey demişse mutlaka doğrudur ve bir hikmeti vardır.”

“Şeyhimize/ hocamıza/ efendimize eğer bir konuda itiraz edecek olursan şefkat tokadını yersin ve ahiretini de kaybedersin.”

“Zamanın sahibi bizim efendimizdir/ hocamızdır/ şeyhimizdir. Allah, dünyanın tasarrufunu ona vermiştir. Bereket ve hidayet onun eliyle dağıtılır. Kâinat imamı/ Kutub/ Gavs-ı azam odur. O, mehdîdir, mesihtir.”

“Yüce Allah, âlemi Hz. Muhammed’in hatırına yaratmıştır; bizim şeyhimizin/ kâinat imamımızın yüzü suyu hürmetine de devam ettirmektedir.”

“Bizim efendimiz/ şeyhimiz/ hocamız seçilmiş insandır, sözleri de kendisi de kutsaldır, ona kayıtsız şartsız itaat, teslimiyet ve bağlılık farzdır. Zira şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır. Kâinat imamımıza/ şeyhimize tabi olan seçilmiş ve cehennemden kurtulmuştur.”

“Bizim efendimize/ şeyhimize intisap ettiğiniz (bu tarikata/ cemaate girdiğiniz) zaman geçmiş bütün günahlarınız affolunur; ayrıca kılmadığınız namazlarınızın, yapamadığınız tüm ibadetlerinizin de vebalinden böylece kurtulursunuz.”

“Efendimizin/ şeyhimizin/ hocamızın abdest suyunu içmek şifadır. Onun büyük abdestinin kokusu, cennet kokusu gibidir.”

“Namaza başlarken efendi hazretlerinin resmine bakıp rabıta yaparsanız daha huzurlu namaz kılarsınız. Rabıta yapmaya ‘şirk diyenler’ ya da ‘rabıta yapmak mayın tarlasında yürümek gibidir’ diyenler sapık ilahiyatçılardır. Onlara sakın inanmayın!”

“Bizim efendimiz/ şeyhimiz/ hocamız her gün Yüce Allah’ı ve Hz. Muhammed’i rüyasında görmekte ve onlardan talimat almaktadır. Bu nedenle onun dediklerini yapmak, Allah’ın dediklerini yapmak gibidir.”

“Bizim efendimiz/ şeyhimiz/ mesîhimiz ruhanî âlemde haftada bir evliyaullaha, ayda bir de enbiyaya sohbet eder; onları ruhani âlemde eğitir.”

“Efendimizin/ mehdîmizin/ hocamızın tenine temas edeni cehennem yakmaz. Kadın ya da erkek ona dokunursa ateşten kurtulur. Mürit kadınların veya erkeklerin bazı özel zamanlarda yalnız olarak gelip ona dokunmaları cehennemden kurtulmaları için yeterlidir.”

“Eğer bizim efendimiz müritlerinden beğendiği çok güzel bir hanıma; ‘Ben tecelliyatta gördüm, senin nikâhın gökte benimle kıyıldı, artık kocana haramsın, ondan ayrılıp bana gelmelisin!’demişse bu zinhar doğrudur. Zira O, Allah ve peygamberle sürekli görüşme hâlindedir. O kadının kocasından boşanıp şeyhimizle evlenmesi farz olmuştur!”

İşte bu ve buna benzer “saçmalıklara/ sapık fikirlere/ hezeyanlara/ akıl ve mantık dışı beyanlara” inananlar kesinlikle sorumludur. Zaten bu din bezirgânları, hoca kılıklı şeytanlar, milletin ırzına göz diken hainler, “zır cahillerin ve ahmakların” ta kendileridir. Giydikleri kıyafetlere ve bıraktıkları sakallara bakarak onların “âlim/ hoca olduklarını” zanneden ve peşlerinden gidenler de tıpkı onlar gibi ahmak ve sefihlerdir. Dolayısıyla her iki kesimde büyük bir yanlışlık içindedir.

Bu zavallılar, bizim gibi cesaretle ortaya çıkıp kendilerini uyaranlara teşekkür etmek yerine hakaret etmeye ve mutlu bir şekilde bildikleri yolda gitmeye (Mü’minûn, 23/53) devam ediyorlarsa bu onların sorunudur. Zira böyle devam ettikleri takdirde hem sayılı olan dünya günlerini hem de sonsuz olan ahiret hayatlarını kaybedecekleri aşikârdır. Bu tiplerin mahşer günü ağlamaya, sızlamaya ve mazeret üretmeye de hakları olmayacaktır.

Diğer taraftan kendilerinin “hakiki mutasavvıf” olduğunu iddia edenler, bu “sapkın tarikatları/ cemaatleri/ hizipleri/ grupları/ sözde dinî hareketleri” düzeltmek için muslih kimselerle beraber hareket etmek yerine (Kanaatimizce etmezler; zira kendileri de bu ve buna benzer söylemlerden beslendikleri için seslerini çıkartmazlar) kalkıp bize;“Bunların sahih tasavvufla alakası yoktur! Siz Tasavvuf düşmanısınız!” derlerse, bizi haksız yere suçlarlarsa ve iftiralarla sonuç almaya kalkışırlarsa bizim bu beyinsizlere artık şöyle dememiz elzem olmuştur:

“Bire gafiller! Bire ahmaklar! Bire zır cahiller! Bire geri zekâlılar!

Kur’ân’ı kendi arzularına göre tefsir eden sahtekârları eleştirmek, Tefsir ilmine düşman olmak mıdır?

Sahte sûfîlerin pespaye sözlerini eleştirmek, Tasavvuf ilmine düşman olmak mıdır?

Sahte müctehidlerin sapık düşüncelerini eleştirmek, Fıkıh ilmine düşman olmak mıdır?

Sahte doktorların sahtekârlıklarından söz etmek, Tıp ilmine düşman olmak mıdır?

 Sizin nasıl bir mantığınız var? (Her ne kadar ben burada böyle bir soru sorsam da o aptalların mantığını çok iyi biliyorum. Çünkü bu ahmaklar, “uydurma hadisleri” kabul etmeyenleri de ‘Hadis düşmanı’, ‘Sünnet düşmanı’ olarak yaftalamaktadırlar. Söz konusu âlim, uydurma hadisleri reddetse ve “sahih hadisleri” kabul edip bunları savunmaya devam etse bile, “Kur’ân müslümanı, mealci, peygamber düşmanı, sapık, modernist” yaftasından kurtulamamaktadır.)

Siz nasıl bir yaratıksınız? Siz adam mısınız?

Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Siz nereye gidiyorsunuz? (Tekvîr, 81/26)

Siz yukarıdaki sapkın sözlerle Yüce Allah’a ve peygamberine iftira atanları eleştirmek ve onlarla mücadele etmek yerine kalkmış kuduz köpekler gibi sizi uyaranlara saldırıyorsunuz! Allah’a hamd olsun ki bu iftiralarınız/ hakaretleriniz melekler tarafından kaydediliyor! (Yûnûs, 10/21; Casiye, 45/29)Ahiret günü bütün sevaplarınızı yitirdiğiniz zaman gerçeği anlayacaksınız; ama o gün iş işten geçmiş olacak! Çünkü ben ve benim gibiler, sizin gibi sözde Müslümanlara asla ve kesinlikle hakkımızı helal etmeyeceğiz!!!”

Sonuç olarak, hem geçmişte hem de günümüzde kendisinin müslüman olduğunu zanneden nice kimse “giydiği kıyafetin yeterli olduğu zannıyla, ibadetler için belirlenmiş şekli, ritüeli ya da süreyi yerine getirmekle ya da sahte şeyhlerin/ hocaların/ mehdîlerin eteğine yapışmakla” cenneti elde edeceğini zannetmiş, İslâm’ın diğer emirlerini göz ardı etmiş, taklidi imanla yetinmiş ve Kur’ân’ı yalnızlığa terk etmiştir. (Furkân, 25/30) Oysa böylelerinin yapması gereken asıl şey; önce kendilerini sorgulamaları, imanlarını tahkiki hâle getirmeleri, Kur’ân ve sahih sünnet’in ilkelerini gerçek anlamda öğrenip içselleştirmeleri ve buna uygun bir yaşam tarzı edinmeleridir.Aksi halde kaybedeceklerini söyleyen biz değil Kur’ân-ı Kerîm’in bizzat kendisidir. (12.08.2016)

 

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN      

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



3262 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder - 28/12/2019
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Saat