• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam488
Toplam Ziyaret5153257
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Zalime ve Mazluma Aynı Mesafede Durmak İslam’a Aykırıdır
27/02/2014

 

Zalime ve Mazluma Aynı Mesafede Durmak İslam’a Aykırıdır


Peygamber efendimiz ashâbına “Zalime de mazluma da yardım etmelerini” emredince Sahabe efendilerimiz: “Mazluma yardım etmeyi anladık, ama zalime nasıl yardım edelim?” diye sormuşlar, Peygamberimiz de: “Kötülük yapmasına engel olarak” cevabını vermiştir. Görüldüğü üzere Müslümanca tavır haktan ve adaletten yana olmak, zalime dur demek, gücü ve güçlüyü değil, hakkı ve haklıyı savunmak, evrensel hukuk ve ahlak ilkelerinin yanında yer almaktır.


Zalime de mazluma da; “Sen de haklısın kardeşim!” demek doğru değildir. Müslümanca tavır hiç değildir. Bu itibarla, İslam’ın iki temel kaynağı çok iyi bilinmeli ve hassas bir şekilde olaylar gözlemlenerek gerçeklerden yana tavır konulmalıdır.


Elindeki imkânları kaybetmekten korkan, bu yüzden de gerçeklerin üzerini örten, zalime dolaylı destek olan, zulme hiçbir tepki göstermeyen, omurgasız bir duruş sergileyen kişi iyi bir insan veya mümin değildir ve olamaz. Zira zulme rıza zulümdür; Müslüman, zalimle işbirliği yapamaz ona destek olamaz. Olursa da Müslüman kalamaz. Kalamaz; çünkü kendisine yapılan tüm uyarılara rağmen Kur’an ve Sünnet’in ilkelerini çiğnemiş ve yanlışından vazgeçmemiş, hatada ısrar etmiş ve dininin emirlerini hafife almıştır. Dilsiz şeytan olmayı kabullenmiş, çıkarını öncelemiştir.


Sırtını gerçeklere dönen, belden aşağı vurmayı alışkanlık haline getiren, meşru olmayan hedefine varmak için her yolu mübah gören ve iftira atmaktan utanmayan bir insan uzun vadede mutlaka kaybeder. Dolayısıyla bir mümin için her zaman belirleyici olan; Yüce Allah’ın koyduğu kurallar ve Hz. Peygamberin Sahih Sünnet’i olmalıdır. Değilse o kişinin fâcir, fasık, kafir veya münafık olması söz konusu olabilir. Zira Kur’an ve Sünnet bu gibi kimselerin özelliklerinden bahseden örneklerle doludur. Bir başka ifadeyle, temel iki kaynağımız bunların davranışlarından ve sözlerinden örnekler vererek bu tipleri bizlere tanıtmakta ve onlara karşı dikkatli olmamızı öğütlemektedir.


Mesela birilerinin kalkıp “radikal islam”, “modernist islam”, “köktenci islam”, “ılımlı islam”, “siyasal islam”, “sivil islam”, “sol islam”, “resmi islam”, “devlet islamı”, “islami terör”, “islamcı terörist” diyerek Yüce dinimizi yanlış tanıtmaya, onun imajını kirletmeye, gayr-i müslimleri İslam’dan soğutmaya ve sürekli bunun kara propagandasını yapmaya hakları yoktur. Eğer yapıyorlarsa, burada tüm müminlere düşen görev; İslam’ın bu sıfatlarla anılmayı hak etmediğini tüm dünyaya haykırmak, işin doğrusunu söylemek, yanlış yapanlara karşı onurlu ve ilkeli bir tutum sergilemek ve dinleri en güzel şekilde savunmak olmalıdır.


Zalimlerle birlikte kara propagandaya alet olan kişi dinine büyük bir ihaneti ve kötülüğü yaptığını fark etmeli ve yanlışından derhal vazgeçmelidir. Zira müminlerin “dinlerini”, “akıllarını”, “canlarını”, “mallarını” ve “nesillerini” korumak gibi asli görevleri vardır. Bu görevlerini ihmal edenler savsaklayanlar veya bir kavme duydukları kin ve öfke nedeniyle hakikatten ayrılanlar büyük bir yanlış yapmaktadırlar. Dolayısıyla zalimleri uyarmak ve yanlışlarına dikkat çekmek, Hz. Peygamber’in Müslümanlara yüklediği bir ödevdir ve bu da sahih bir sünnettir. Dinini doğru kaynaktan öğrenmeyerek yanlış yapan ise sorumlu olacağını bilmek durumundadır.


Sonuç olarak, zalim ve mazlumun aynı anda haklı olmaları mümkün değildir. Bir taraf kesinkes haksızdır, haddi aşmıştır ve zalimdir. Diğer taraf ise zayıf ve güçsüz olduğundan zulme uğramıştır, kendini savunma çabası içindedir ve mazlumdur. Burada yapılması gereken ilkenin yanında yer almak, zalimin zulmüne engel olmak, adaletin tesisi için bütün gücüyle çalışmaktır. Bunu yapmayanların kâmil birer mümin olamayacaklarını söylemek ise yanlış değildir. Zira Kur’an ve Sünnet’in ilkeleri ortada olup başka bir söze ihtiyaç bırakmayacak kadar da açıktır. (28.02.2014)


Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN


Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi


 


 



7976 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar! - 28/12/2019
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar!
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder - 28/12/2019
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine - 28/12/2019
Akademisyen ve Siyasetçi İlişkisi Üzerine
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.184532.3134
Euro34.583334.7219
Saat