• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam1115
Toplam Ziyaret5143514
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
İslam Tanıtım Merkezleri ve Sorumluluk Bilinci
01/04/2015

İslam Tanıtım Merkezleri ve Sorumluluk Bilinci

Bazı âlimler Kur’ân’ı çok iyi bildiklerini iddia ederler. Fakat kendilerine Kur’ân’dan muhtelif âyetler hatırlatıldığında sanki onları hiç duymamış gibi davranır, ne yapacaklarını bilemez, önce inkâr eder, sonrasında ise gerçekleri kabullenmek zorunda kalırlar. Bunlar yine de iyi kimselerdir; çünkü inatlaşmamış, düşünmüş ve hakkı geç de olsa kabul etmişlerdir.

Ancak bazı sözde âlimler de vardır ki, bunlar gerçeklerle aralarına duvarlar örmüşlerdir. Onlara âyetler gösterilse, deliller sunulsa, ağızla kuş tutulsa yine değişen bir şey olmaz. Çünkü bunların gerçeğe ulaşmak gibi bir dertleri yoktur. Günü kurtarma ve durumu idare etme telaşındadırlar. Gerçeklerle yüzleşmek onlara zor gelir; inatla ve ısrarla üç maymunu oynamaya devam ederler. Bazen çaresizlik içinde ve de büyük bir duyarsızlıkla “Bırak o âyeti canım!” bile diyebilirler.

Dolayısıyla her hoca geçineni “hoca kabul etmemek ve sözde âlimlere karşı dikkatli ve uyanık olmak” gerekir.

Serçeden başka kuş, çamdan başka ağaç bilmeyen” süfehaya itibar edip onların peşlerinden gidenler hiçbir zaman gerçeğe ulaşamamışlardır ve bundan sonra da kesinlikle ulaşamayacaklardır. Bu ifadelerimiz bir varsayım değil, uzun deneyimler sonucu oluşan bir birikimin dışa yansımasıdır.  

Bu girişten sonra “Kur’an ile öğüt ver!” emrinin de (Kâf, 50/45. Ayrıca bkz. Zümer, 39/27) bir gereği olarak Tevbe suresinin 6. âyetini müminlere hatırlatmak ve onları sorumluluğa davet etmek istiyoruz. Âyeti birlikte okuyalım.

“Eğer Allah’a ortak koşanlardan (sahte ilahlara kutsallıklar yakıştıranlardan) biri senden can güvenliği isterse (sığınma talebinde bulunursa) kendisine can güvenliği sağla ki, (İslam beldesinde kalma fırsatını yakalayarak) Allah'ın kelamını işitebilsin (Kur'an'ı bütün yönleriyle tefekkür edebilsin). Sonra (Yüce Allah’ın varlığının ve birliğinin delillerini ona en güzel metotla/ temsille sunmana rağmen hâlâ İslâm’ı seçmezse de) onu güven içinde olacağı yere ulaştır (geldiği yere emniyet içinde dönmesini sağla). Bu (böyle bir tavır sergilemenin nedeni), onların (İslâm’ı) bilmedikleri için (gerçeklerden uzak olmaları sebebiyle şirke bulaşan) kimselerden olmaları ihtimalinden dolayıdır.”

Görüldüğü üzere Tevbe suresinin 6. âyeti, müşriklerden herhangi birinin Müslümanların yaşadığı bir ülkeye gelmesi halinde ona can güvenliği sağlanmasını, bu şahsın Yüce Allah’ı hakkıyla tanıyamadığı için şirke düşmüş olabileceğini, Allah’ın kelamı Kur’ân’ı dinlemesine, düşünmesine ve davet edilen şeyin hakikatini kavramasına imkân tanınmasını, bütün bunlara rağmen İslâm’ı kabul etmemesi halinde ise geldiği ülkeye güven içinde döndürülmesini emretmektedir.

Dolayısıyla sadece bu âyet bile çok kültürlü yaşam konusunda Müslümanlara çok önemli mesajlar vermekte, güvenilen ve sığınılan emin insanlar olmalarını, tebliğe, tebyine, tavzihe ve temsile devam etmelerini, inanmayan insanların da hak ve hukuklarını gözetmelerini, onlara müsamahalı davranmalarını, bir anda kestirip atmamalarını, sahih ve güvenilir dinî bilgilerle onları ikna etmeye çalışmalarını emretmektedir.

Kanaatimizce bu âyete dayanarak şunu söyleyebiliriz: Müşrik, ateist, desit, agnostik vb. insanların “ortak insanlık ve eşit vatandaşlık temelinde” saygı ve güvene dayalı bir şekilde Müslümanlarla bir arada yaşamalarında herhangi bir sakınca yoktur.

Diğer taraftan bu âyetin tüm müminlere “İslam Tanıtım Merkezlerini kurma ve bunları en güzel şekilde kurumsallaştırıp ilanihaye devam ettirme görevi” yüklediği de söylenebilir.

Çünkü Yüce Allah, kendisine şirk koşulmasını en büyük zulüm olarak görmektedir. Dolayısıyla tüm dünyada O’na şirk koşulurken Müslümanların tembel tembel oturmaları ve birbirleriyle didişmeleri doğru olmadığı gibi Allah’tan başka varlıklara ilahlık yakıştıran bu kimselerin cehaletlerine/ karanlıklar içinde bocalamalarına da kayıtsız/ sessiz/ suskun kalmaya asla ama asla hakları yoktur.   

Öte yandan bu görev yapılırken sergilenmesi gereken güzel üslupla ilgili Kur’ân’ın şu uyarısına da kulak verilmelidir:

“(Ey Muhammed! Bütün insanlığı) Rabb’inin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et (en inandırıcı ve ikna edici yöntemlerle tartış, delillerini/ tezlerini ortaya koy!) Şüphesiz senin Rabb’in kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. (Nahl, 16/125)

Bütün bu âyetler, müminlere gayr-i müslimleri İslâm’a davet etme görevi yüklemektedir. Pasaportunu alarak İslam beldelerine turist olarak gelen ve kendi dilinde İslam’ı anlatacak kişiler arayanları “İslam Tanıtım Merkezlerinde” misafir etmemek, onlara İslam’ı tebliğ etmemek bu âyetleri ciddiye almamak olarak değerlendirilebilir.

Bu itibarla, gönüllü olarak gelip İslam hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere en az bir ay süreyle böyle eğitim merkezlerde her türlü maddî ve manevî imkânını sunmamak ve bu misafirleri en güzel şekilde ağırlamamak an hafif tabiriyle görevi ihmaldir.

Görüldüğü üzere müminlerin yapacakları çok önemli işler vardır. Birbirleriyle uğraşmayı, bölünüp parçalanmayı, tefrikaya düşmeyi, mezhepçiliği, tarikatçılığı, cemaatçiliği, hizipçiliği, egemen devletlerin kuklası olmayı, basit çıkar hesapları uğruna din kardeşlerinin ayağını kaydırmayı ve dünyevileşmeyi terk etmeleri gerekir.

Çünkü tüm dünyaya örnek olacak güzel davranışlar sergilemeyen müminlerin ahirette büyük bir veballe karşı karşıya kalmaları kaçınılmazdır. Zira Müslüman olmak, sorumluluk almaktır. Kaldı ki, Kur’ân, tüm dünyaya örnek/ tanık/ model olma görevini bütün müminlere yüklemiştir. Âyetleri birlikte okuyalım.

“Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta (dengeli ve ölçülü, insan fıtratına uygun davranan, gerçekçi ve makul) bir ümmet yaptık...” (Bakara, 2/143)

“Ve gün gelecek her toplum içinden kendi aleyhlerine bir şahit/ tanık çıkaracağız. Ve seni de (ey Peygamber, mesajının ulaşabileceği)  kimseler üzerinde şahit/ tanık kıldık; nitekim sana adım adım her şeyi olduğu gibi açıklayan, bir doğru yol bilgisi, bir rahmet ve Allah'a yürekten boyun eğenlere müjde olarak bu ilahî kelâmı indirdik.” (Nahl, 16/89. Ayrıca bkz. Nisa, 4/41).

“Ve Allah'ın dâvâsı için, O'nun yolunda gösterilmesi gereken en zorlu, en üstün çabalara girişin! [mesajına muhatap ve taşıyıcı olarak] sizi seçen ve din konusunda üzerinize bir zorluk, bir güçlük yüklemeyen O'dur: [ve size] atanız İbrahim'in inancını [izlemeyi öneren de O]. Elçi'nin sizin önünüzde ve sizin de tüm insanlığın önünde gerçeğe tanık/ örnek/ model olmanız için geçmiş çağlarda da, bu ilahî mesajda da, sizi “Müslümanlar/ kendilerini yürekten Allah’a teslim edenler” diye isimlendiren O'dur. Öyleyse, salâtta devamlı ve duyarlı olun, arınmak için verilmesi gerekeni verin ve Allah'a sımsıkı bağlanın. Sizin gerçek Efendiniz O'dur; ne üstün, ne yüce Efendi; ne üstün, ne yüce Yardımcı!” (Hac, 22/78).

Sonuç olarak, müminler “İslam Tanıtım Merkezleri” kurmak, buraları kurumsallaştırmak ve en güzel şekilde çalıştırmak zorundadırlar. Tüm dünya dillerinde faaliyet gösterecek böyle İslam Tanıtım Merkezlerine sahip olmayan, buraları kaliteli İslâm âlimleriyle doldurmayan, boş şeylerle ömür tüketen, birbirlerinin kuyusunu kazmakla meşgul olan müminlerin “sadece beş vakit namaz kılmakla, oruç tutmakla, hacca gitmekle” sorumluluklarından kurtulacaklarını zannetmeleri, Kur’ân’ın mezkûr âyetine açıkça aykırıdır. Bu durum, kendisine hatırlatıldığında hâlâ hatasında ısrar eden, Kur’ân âyetleri üzerinde düşünmeyen, Kur’ân’ı rafa kaldıran, sonra da Müslüman olduğunu iddia eden ise zavallının tekidir. (03.04.2015)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN      

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



4697 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder - 28/12/2019
Yanlış Kararlar İnsanı Mahveder
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Saat