• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam598
Toplam Ziyaret5142997
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Feminist Düşüncenin Kadına Verdiği Zarar
10/09/2015

Feminist Düşüncenin Kadına Verdiği Zarar

Modernizm, erkeğin ve kadının cinsel kimlik sınırlarını kaldırmayı önermekte ve gizli-açık sürekli bunun propagandasını yapmaktadır. Oysa insanın psikolojik doğası “kadının kadın gibi, erkeğin ise erkek gibi” yetiştirilmesi/ hareket etmesi/ yaşaması/ davranması gerektiğini ifade etmektedir.

Dolayısıyla hem evliliğin sağlığı hem de ailede nitelikli bireyler yetiştirilebilmesi için “cinsel kimlik” kesinlikle muhafaza edilmelidir. Yoksa karşı cinse ilginin azalması, evlilik kurumunun bundan zarar görmesi, lezbiyenlerin ve eşcinsellerin/ ibnelerin sayılarında ciddi artışlar yaşanması kaçınılmazdır. 

Çünkü cinsel ihtiyaçlarını bir şekilde karşılayan ancak “psikolojik ihtiyaçlarını gideremeyen” insanlar nedeniyle evlilik kurumu ciddi anlamda zarar görmekte ve tüm insanlık bundan olumsuz anlamda etkilenmektedir.

İnsanlığın huzur ve saadeti için kadının da erkeğin de “cinsel kimlik sınırlarının çok açık ve net bir şekilde belirlenmesi ve çocukların ona göre yetiştirilmesi” elzemdir/ zarurudir.

Feminizm, kadının “erkek gibi” olmasını önererek büyük bir yanlış yapmıştır ve bu yanlışı yapmaya devam etmektedir. Oysa kadın her yönüyle “kadın gibi” olmak ve öyle davranmak zorundadır. Kadını erkeksileştirme arzusu feministlerin aşağılık kompleksinden başka bir şey değildir.

Kadına ikinci sınıf olmayı öneren anlayış nasıl doğru değilse, kadın-erkek savaşlarını teşvik eden feminizmin “yanlışı yanlışla düzeltme yaklaşımı” da aynı ölçüde yanlıştır.

Çünkü feministler erkekleri “doğal düşman” olarak gördüklerinden onlara hükmetme arzusuyla çizgiden saptıkça sapmışlardır. Dolayısıyla kadın da erkek de doğal ve toplumsal rolüne uygun davranmalı, diğer insanlarla iletişiminde duygu, düşünce ve davranış kalıplarını iyi belirlemelidir. Zaten fıtrata uymayan davranışlar insanın psikolojik doğasına uygun olmadığından bir müddet sonra reddedilecektir.

Bu bakımdan kadının toplumdaki rolü genetik eğilimleri hesaba katılmadan değiştirilmeye kalkışılırsa buradan en büyük zararı yine kadının kendisi görecektir. Çünkü rol değişikliği evlilik kurumunu zedelerse ileride kadının mağdur edilmesi ve yalnızlığa terk edilmesi kaçınılmaz görünmektedir. Bu ise ciddi bir sosyal problemdir.

Bu nedenle feminist düşüncenin çuvalladığı ve kadına huzur vermediği artık iyice anlaşılmıştır. Daha çok kadınla/ erkekle cinsel beraberlik yaşamayı arzulayan hedonistler/ narsistler dışında bu akımın “aklı başında ciddi bir temsilcisi” kalmamış ve feminist düşünce tarihin çöp sepetindeki yerini almıştır.

Öte yandan kadını kadın yapan duyguları, düşünceleri ve insanlığıdır; dişiliği ise onun sonra gelen bir özelliğidir. Kadın, toplumsal konumunu dişiliği üzerinden yüceltir, erkeklerin ilgisini üzerine çekip onların cinsel zevklerine hitap ederse sonunda en büyük zararı yine kendisi görür. 

Aklı başında kadınlar, artık fiziksel güç ve kol kuvvetinin yerini “zihinsel gücün” aldığını unutmamalı, bilgi, özgüven ve akıllarıyla kendilerini ispat etmelidirler. Zira cinsiyet artık kadın için eksi puan olmaktan çıkmıştır. Bir kadın, kendisini en iyi şekilde yetiştirirse her alanda faaliyet gösterebilir ve tembel tembel oturan erkekleri geçebilir.   

Sonuç olarak, Feminizmin kadına mutluluk ve huzur vermediği açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Denenip başarısız olmuş böyle “izm”lerin peşinden gitmeye devam etmek doğru değildir. Nasıl Darvinizm çökmüşse Feminizm de çökmüştür. Böyle problemli bir anlayışı savunmaya devam etmek ve hâlâ akl-ı selimi kullanmamak yanlıştır. Dolayısıyla hem evliliğin sağlığı hem de toplumun huzur ve barışı için “cinsel kimlik” kesinlikle muhafaza edilmeli, kızlar kız gibi, erkekler de erkek gibi yetiştirilmelidir. Batılı değer yargıları ise asıl sahiplerine iade edilmeli ve tarihin tozlu raflarındaki yerlerini almasına müsaade edilmelidir. (11.09.2015)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN      

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi



4065 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Yetki Varsa Hesap da Vardır! - 28/12/2019
Yetki Varsa Hesap da Vardır!
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar! - 28/12/2019
Din Sömürüsünün Kullanışlı Aparatı Putlar!
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Saat