• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi6
Bugün Toplam44
Toplam Ziyaret5142443
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Uluslararası İlişkilerde Temel Kural Hukuk ve Ahlak İlkeleridir!
28/08/2013

Uluslararası İlişkilerde Temel Kural Hukuk ve Ahlak İlkeleridir!

İslam dininin ortaya koyduğu medeniyet tasavvurundan haberi olmayan kimi çevrelerin, Batılı normlarla düşünerek “Uluslararası ilişkilerde temel kural ulusal çıkarlardır” demeleri, din, hukuk ve ahlak kurallarını rahatlıkla göz ardı etmeleri, zulmü savunmaları, ilkesizliği ve dönekliği meşru göstermeye çalışmaları İslam’a göre son derece yanlıştır.

Hakikati inkâra şartlanmış olanların veya yarım gönüllü inananların böyle söylemeleri kendileri açısından normal görülebilir. Zira onların ahirette Yüce Allah’ın rızasını kazanma ve İslam’ı tüm dünyaya tebliğ ve temsil etme gibi bir dertleri ya da endişeleri yoktur. Bu itibarla, İslam’ı yeterine özümsememiş ve sevememiş bu gibi kimselerin ne dediklerine bakmadan önce Kur’an’ın konu ile ilgili ayetlerini okumak gerekir.

“Onlar, kendilerinin inkâr ettiği gibi, sizin de hakikati inkâr etmenizi isterlerdi ki siz de onlar gibi olasınız. O halde, Allah rızası için zulüm ve kötülük diyarını terk edinceye kadar onları kendinize dost edinmeyin. Ve eğer [açık bir] düşmanlığa yönelirlerse, onları nerede bulursanız yakalayın ve öldürün. Onlardan hiç birini ne dost, ne de hâmi edinmeyin, eğer bir anlaşma ile bağlı bulunduğunuz insanlarla ilişkisi olanlardan veya size yahut kendi toplumlarına savaş açmak [fikrin]den kalplerine ürküntü geldiği için size yaklaşanlardan değillerse. Halbuki Allah onları sizden daha güçlü kılsaydı, mutlaka size savaş açarlardı. Ama onlar sizi bırakır, savaş açmaktan vazgeçer ve barış teklif ederlerse, Allah onlara zarar vermenize müsaade etmez.” (Nisa, 4/89-90)

Ancak, kendileriyle sizin [ey inananlar] bir antlaşma yapmış bulunduğunuz Allah'tan başkalarına tanrılık yakıştıranlar arasından size karşı yükümlülüklerinde bundan böyle bir kusur işlemeyen ve size karşı kimseye arka çıkmayan kimseler bu söylenenlerin dışındadırlar; öyleyse onlarla olan antlaşmanıza, üzerinde anlaştığınız süre doluncaya kadar riayet edin. (Ve bilin ki) Allah, yalnızca, kendisine karşı sorumluluk bilinci içinde olanları sever.” (Tevbe, 9/4)

Görüldüğü üzere bu ayetler, Müslümanların verdikleri sözde durmalarını, anlaşmalarına sadık kalmalarını ve ilkeli olmalarını emretmektedir. Zira İslam’ın bir misyonu vardır ve bu görevi yerine getirmek de tüm müminlere düşmektedir. Kur’an, Hz. Peygamber’in kendi toplumu için örnek ve şahit olduğunu, Müslümanların da tüm insanlığa örnek ve şahit olmaları gerektiğini söylemektedir. (Hac, 22/78. Ayrıca bkz. Bakara, 2/143; Nahl, 16/89)

Dolayısıyla kendileri ilkeli olmayanların başkalarından ilkeli ve tutarlı olmalarını beklemeye hakları yoktur. “Ulusal çıkar” diye verdiği sözden caymak ve dediğinin tam tersini yapmak, temsil ettiği İslam’a darbe vurmak anlamına gelebilir. Bu nedenle kâmil bir müminin böyle bir hakkı ve yetkisi yoktur ve olamaz. Zira İslam’da takiyye yoktur. Mümin ilkeli, tutarlı ve kararlı olmak zorundadır.

“Fakat eğer bir antlaşma yaptıktan sonra antlarını bozar da dininizi karalamaya kalkarlarsa, o zaman, [kendi] antlarına saygısı olmayan bu sadakatsizlik timsali kimselerle savaşın ki (o zaman) belki [azgınlıklarından] vazgeçerler.” (Tevbe, 9/12)

Görüldüğü üzere, bu ayete göre de antlaşmayı bozan taraf asla müminler olamaz. Zira müminler sözlerine sadıktırlar.

Allah, sizi, din konusunda sizinle savaşmamış, sizi yurtlarınızdan da çıkarmamış kimselere iyilik etmekten, onlara âdil davranmaktan men etmez. Şüphesiz Allah, âdil davrananları sever. Allah, yalnızca, inanc[ınız]dan dolayı size karşı savaşan ve sizi anayurdunuzdan süren veya [başkalarının] sizi sürmesine yardım edenlere dostlukla yaklaşmanızı yasaklar; ve [içinizden] onlara dostluk gösterenlere gelince, gerçek zalimler işte onlardır!” (Mümtehine, 60/8-9)

Kur’an’ın müminlerle savaşmayan, onları yurtlarından sürmeye kalkışmayan ve saldırgan olmayan diğer din mensuplarıyla bir arada ve barış içinde yaşama tavsiyesi açıktır. Bu ilkeye uygun hareket etmek müminlerin görevleri cümlesindendir.

 “Ve Allah'tan başkalarına tanrılık yakıştıranlardan biri senin korumana başvurursa, onu koruma altına al, olur ki [senden] Allah'ın sözünü işitip anla[yabili]r. Ve sonra onu, kendini güvenlik içinde hissedebileceği bir yere ulaştır; bu (davranışın), onların [belki de yalnızca] [hakkı] bilmedikleri için [günah işleyen] kimselerden olmaları ihtimalinden dolayıdır. Sizin [ey inananlar] Mescid-i Harâm'ın yakınında kendileriyle bir antlaşma yapmış olduğunuz kimselerin dışında, Allah'tan başkalarına tanrılık yakıştıranların Allah ve O'nun Elçisi'yle bir antlaşma sağlamaları nasıl mümkün olabilir ki? [Sizin antlaşma yaptıklarınıza gelince,] onlar size karşı dürüst kaldıkları sürece siz de onlara karşı dürüst olun: Çünkü (unutmayın), Allah, yalnızca, kendisine karşı sorumluluk bilinci taşıyanları sever.” (Tevbe, 9/6-7)

Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir.” (Nahl, 16/91)

Görüldüğü üzere tüm bu ayetler, müminlerin antlaşmalarına sadık kalmalarını, verdikleri sözde durmalarını emretmektedir. Müminler asla verdikleri söze aykırı davranışlar içinde bulunamazlar ve döneklik yapamazlar. Çıkarları gereği ilkesiz bir tutum benimseyemezler. Elbette onlar da, her hâl ve şart altında ülkelerinin çıkarlarını koruyacaklardır. Ama fırsatçılık yaparak sözünün hilafına iş yapmak Hz. Muhammed’in Sünnet’ine karşı gelmek demektir. Çünkü Hz. Peygamber’in tavsiyeleri ve uygulamaları her zaman ahde vefa ilkesini mündemiçtir.  

Sonuç olarak, müminler için uluslararası ilişkilerde temel kural “çıkarlar” değil, “evrensel prensipler”dir. Din, ahlak ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı davranmak bir mümine asla yakışmaz. Böyle yapan bir mümin güvenilirliğini kaybeder. Emin olmayan kimselerin ise başkalarına örnek olması söz konusu olamaz. Dolayısıyla bir mümin -yalnız kalsa da, yalnızlığa terk edilse de- herkesle (kafir, müşrik, münafık, fâsık, putperest, Budist v.s.) yaptığı antlaşmalarına sadık kalmak durumundadır. Çıkarı için dinini satmayan ve Allah’ın koyduğu ilkelere uygun davranan mümin orta ve uzun vadede mutlaka kazançlı çıkacaktır. (29.08.2013)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

 



9870 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük - 28/12/2019
Kuraklık, İsraf ve Şükürsüzlük
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur! - 28/12/2019
Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Anne” ile “Biyolojik Anne” Arasındaki Fark
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum - 28/12/2019
Aklıma Geldikçe Lanetliyorum
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler - 28/12/2019
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.429932.5599
Euro34.801134.9406
Saat