• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/groups/vaazdokumanlari/
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905321561576
  • https://www.twitter.com/@vaazsitesi
Üyelik Girişi
Vaaz Kategorileri
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam336
Toplam Ziyaret5142735
Site Haritası
Takvim
Vaaz Dokumanları
Ahmet Emin Seyhan
ahmeteminseyhan@gmail.com
Kur’an’ın Bahsettiği Dokuzlu Çete Kimdir?
18/07/2014

Kur’an’ın Bahsettiği Dokuzlu Çete Kimdir?

Hz. Sâlih, Semud kavmine gönderilen Yüce Allah’ın elçilerinden bir elçidir. O, kavmini tevhide, kulluğa ve takvâya davet etmiş, ama çoğunluk onun bu uyarılarını dikkate almamış ve iman etmeye yanaşmamışlardır. Bu kavim, insanların beyinlerini yıkama hususunda mahir “dokuzlu çete”nin gittiği yoldan gitmeyi tercih etmiş, gerçeğin peşine düşmemiş, kendilerine anlatılanları hiç sorgulamamış, sağlıklı tefekkürün hakkını vermemiş, ön yargı ile yanlış kararlar almış ve bu çete mensuplarınca göz göre göre aldatılmışlardır.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, Hz. Sâlih’in söz konusu çete mensuplarıyla giriştiği onurlu mücadeleden bahsederek günümüze bir takım mesajlar vermiş ve mezkûr çetenin bazı özelliklerine dikkat çekerek Müslümanları uyarmıştır. Dolayısıyla bu kıssayı doğru okuyarak verilen mesajları bulmak ve bunları insanlara anlatmak aklı başında, ihlaslı, çalışkan, güvenilir din ve ilim adamlarına düşmektedir.

Kur’an-ı Kerim’in bahsettiği ve Hz. Sâlih’in mücadele ettiği Semud kavmine mensup bu dokuzlu çete ile ilgili âyet-i kerime şöyledir:

“Şehirde (ülkede) dokuzlu bir çete (elebaşı) vardı. Bunlar yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar ve ıslaha çalışmıyorlardı.” (Neml, 27/48)

Yeryüzünde fesat çıkartan, düzen ve uyuma yanaşmayan, hukukun üstünlüğünü değil, üstünlerin hukukunu savunan bu güç/çıkar odaklarının kimler olabileceği üzerinde biraz kafa yorulduğunda, bunların her asırda mevcut olduğu, kişilik özelliklerinin fazla değişmediği, günümüzde de bunların faaliyetlerine aynen devam ettiği sonucuna varmamız mümkündür. Kanaatimizce bu dokuzlu menfaat şebekesini şu şekilde tanımlayabiliriz:

(Ancak bu çeteleri açıklamaya geçmeden evvel şu hususa özellikle dikkat çekmek isteriz: Böyle bir tanımlama/ sıralama/ tespit tamamen şahsımıza ait olduğundan muhtemel hatalar da bize ait olacaktır. Bu konudaki niyetimizi ve samimiyetimizi en iyi bilen Yüce Rabbimizdir. Dolayısıyla alıntı yapacak olan kardeşlerimizin bu fakire işaret etmeleri ve kaynak göstermeleri temennimiz/ dileğimizdir. Bundaki amacımız ise meşhur olmak, bilinmek ya da övünmek gibi basit, ucuz, seviyesiz ve geçici şeyler/ hevesler değil, tam aksine ihlaslı müminlerin dualarında yer alabilme düşüncesidir. Onların “Allah razı olsun!” dualarıyla ilmî faaliyetlere aralıksız devam etmektir. Şeytanın vesveselerinden kurtulma hususunda hem meleklerin hem de samimi müminlerin manevî desteklerini sağlamaktır. Böylece Yüce Allah’ın rahmetine, mağfiretine ve lütfuna nail olmak, Hz. Peygamber’in şefaatini hak etmek ve cenneti kazanmaktır.)

Şimdi bu dokuzlu çeteyi ve kişilik özelliklerini sıralayabiliriz.

1. İktidar erkini/gücünü ellerinde tutanlar: Firavunlar, Nemrutlar, Şeddâdlar, krallar, başkanlar, hanedanlar, aşiret liderleri, mason locaları, parlamentolar vs… Bulundukları ülkede/ şehirde/ beldede/ köyde yönetimi elde bulunduranlar. Karar mekanizmalarında yer alanlar. Menfaatlerine halel gelmemesi için her şeyi göze alan iktidar perestler. Bunlar, dünyanın her yerinde ve her asırda olmuştur; bundan sonra da olmaya devam edecektir.

2. Serveti kontrol edenler: Kârunlar. Mal, ürün ve hizmet üreten büyük sermaye sahipleri. Ticaret kervanlarını yönetenler. Ekonomiye yön veren şirketler. Büyük karteller, holdingler, zengin para babaları. İş dünyasını kontrol altında tutan kodamanlar, açgözlü iş adamları. Bankaları ve borsayı ellerinde tutanlar. Fakirlere ve kimsesizlere hiç acımayanlar ve sürekli onları sömürerek hayatta kalanlar. Bulundukları ülkelerin balını ve kaymağını yiyenler. Bunlar da dünyanın her yerinde ve her asırda olmuştur; bundan sonra da olmaya devam edeceklerdir.

3. Silahı ellerinde tutanlar: Silah kullanma yetkisine sahip olanlar. Silah ile korkutan ve silah sayesinde istediklerini zorla yaptıranlar. Kimyasal, nükleer ve biyolojik silahları ellerinde tutarak mazlum insanları korkutup sindirenler. Mafya ve terör örgütlerini kuran, kiraya veren ve kullananlar.

4. Medyaya hâkim olanlar: Yalan yanlış haberler sunanlar. Halkı uyutma görevini üstlenenler. Milleti kandıranlar ve yanlış yönlendirenler. Her türlü hipnoz yöntemini kullananlar. Kısa yoldan servet ve şöhret sahibi olmayı özendirenler. Hedonizmi teşvik edenler. İnsanların beyinlerini yıkayıp düşünmesine ve gerçekleri görmesine engel olanlar. “Lehve’l-hadis”i (keyif ve eğlence verici, oyalayıcı, avutucu, uyutucu ve uyuşturucu boş, anlamsız ve lüzumsuz sözleri, mitolojileri, efsaneleri, filmleri, magazin programlarını vs…) sunarak/ satarak insanların duygularını sömürenler. (Lokman, 21/6) Yanlış algı ve yaklaşımları mutlak doğruymuş gibi yansıtanlar. Kahramanları hain, hainleri kahraman ilan edenler. Zalimi mazlum, mazlumu zalim gösterenler.

5. Sahte din adamları: Hâmanlar, sahte mehdiler, sahte şeyhler, sahte velîler, sahte sofular, sahte dedeler, sahte babalar, cahil mistikler, şamanlar, medyumlar, falcılar, muskacılar, kâhinler, üfürükçüler, cinciler, büyücüler, batınîler, hurûfîler, azizler, hahamlar, papazlar, rahipler. Sahte dinî değerleri toplumlarına din olarak sunan ve böylece insanları kandıranlar. Gerçeklerin üzerini örtme görevini üstlenenler. Dinî hakikatleri dünyevî beklentiler uğruna feda edenler. Dinî gerçekleri çarpıtıp içini boşaltanlar. Menfaatlerine halel gelmemesi için kurulu zorba/ köle/ dikta düzeninin sürmesinden yana olanlar. Sahte kutsallar/ putlar/ heykeller/ anıtlar/ ikonlar/ şürekâ üretip bunlarla insanları oyalayanlar. Kutsalın/ Yüce Kudretin/ Aşkın gücün kendilerinde tezahür/ tecellî ettiğini söyleyerek kitleleri aldatanlar. Dinî hakikatleri lafza, şekle ve ritüellere hapsedip “indirilen son din İslam’ın ilke ve emirlerini” gizleyenler.

6. Sahte hukukçular: Hukukun evrensel ilkelerini işlerine geldiği gibi yorumlayanlar. Keyfî kararlar alanlar. Yargıyı kullanarak halkın gerçekleri görmesine engel olanlar. Hakikate çağıranları ve hukukun üstünlüğünü savunanları zindanlarda çürüten ya da idam edenler. Empatiden uzak kararlarla zulüm düzeninin devamından yana olanlar. Zalimi mazlum, mazlumu zalim gösteren kararların altını imzalayanlar. Sahte belgelerle, çürük ve uyduruk delillerle, kumpaslarla insanların hayatlarını karartanlar. Kendilerinden olanların suçlarını ise “dava dosyasında yeteri kadar ikna edici delil, bulgu ve kanıta rastlanamadı. Şüpheden uzak ciddi bir delil bulunamadı” diyerek son derece büyülü, çarpıcı ve etkileyici sözlerle/ cümlelerle ortaya koyup beraat ettirenler.

7. Sahte bürokratlar, yöneticiler: İktidarın nimetlerinden faydalanan çıkarcılar. Statü, unvan, makam, mevki ve rütbe hırsı taşıyanlar. Kurulu kapitalist/ sosyalist/ komünist/ köle/ sömürü düzeninin işleyişine payanda olanlar. Gerçekleri tüm çıplaklığıyla görmelerine rağmen hâlâ görmezlikten gelmeye devam edenler. Yanlışları düzeltmek için kafa yormayanlar. Verilen emirleri sorgusuz sualsiz yerine getirenler. Zalim iktidara göbeğinden bağlı olanlar. Yalakalığı ve dalkavukluğu şahsiyetlerinin/ kimliklerinin/ kişiliklerinin bir parçası hâline getirenler. Mazlum halka kan kusturanlar. Kraldan daha çok kralcı geçinenler. Sadece ve sadece koltuklarını ve ikballerini düşünenler.

8. Sahte bilim insanları, öğretmenler, eğitimciler: Genç nesillerin beyinleri yıkamakla görevli olanlar. Diğer çete mensupları ile işbirliği halinde kokuşmuş bozuk düzeni savunan ve atalarının gittiği yanlış yolda gitmekte ısrar edenler. Doğru ve güvenilir bilgiler üretmek ve bunları toplumla paylaşmak yerine eski bilgileri körü körüne tekrarlayanlar. Yanlış uygulamaları sorgulamadan alıp bilgi/ bilim/ ilim/ fikir/ düşünce diye aktaranlar. Eleştirel düşünceyi öldürenler. Güzel soru soranları boğanlar. Farklı düşüncelere tahammül edemeyenler. Kendilerine körü körüne itaat edecek kimseleri yanlarına alarak onlarla olmaktan mutlu olanlar. Kendilerine biat edecek ekibi kurma adına “ehil olanları” dışlayanlar. Ortak aklı devre dışı bırakanlar. Emaneti ehline vermemek için kırk dereden su getirenler. Etraflarındaki yağcıların yağ çekmeleri karşısında şımaranlar ve kendilerini bir şey zannederek zevkten havalara uçanlar, sonra da içi boş hayallere ve hülyalara dalanlar. Her geçen gün küstahlaşarak/ kibirlenerek hakikatten uzaklaşanlar. Bilim ahlakından yoksun bir şekilde daha çok kazanma ve biriktirme hırsıyla zararlı icat/ buluş yaparak tabiattaki dengeyi alt üst edenler. İnsanların, bitkilerin ve hayvanların genleriyle oynayarak yeryüzünü fesada/ bozguna/ hastalıklara boğanlar.

9. Sahte sanatçılar: Toplumun dinî-ahlâkî ve millî değerlerine yabancı olarak yetiştirilenler. Halka tepeden bakan kendini beğenmiş ukala tipler. Kendilerine bahşedilen “yetenekleri” yanlış yerlerde kullananlar. Gençlere rol model olarak sunuldukları halde bunu zerre kadar hak etmeyenler. Uyuşturucu bağımlısı, eşcinsel ve ahlaksız sanatçılar. Terbiyesiz şarkıcı ve türkücüler. Sahte artistler. Sahte sporcu ve futbolcular. Sahte ve yalancı şairler, yazarlar, ozanlar, ressamlar, karikatüristler, heykeltıraşlar ve tiyatrocular. Gayr-i meşru hayat yaşamayı marifet zanneden hedonistler. Sürekli evlenip boşanarak masum ailelere kötü örnek olan zavallılar.

İşte bu dokuzlu çete ellerindeki tüm imkânları kullanarak kitlelere nüfuz etmekte ve kendi aralarında işbirliği yaparak gerçeklerin öğrenilmesinin önüne her türlü engeli/ bariyeri çıkartmaktadırlar.

Bunlar ilk asırlardan beri var olmuş, peygamberlerle uğraşmış ve kurulu düzenlerinin yıkılmaması için her türlü mücadeleyi vermiş azgın/ elit/ seçkinci/ mütref insanlar topluluğudur. Bugün de peygamberlerin varisleri olan hakiki ve samimi müminlerle uğraşmakta ve onlara her türlü zulmü reva görmektedirler.

Yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için şunun altının özellikle çizilmesinde yarar vardır: Sayılan bu dokuzlu çete mensupları arasında yer alıp da,aidiyet duygusuyla alınganlık göstermek”, bunların yanlışlarına bile bile ortak olmaya devam etmek, duygusal kararlar almak, körü körüne yanlış kesimleri desteklemek ve savunmak doğru değildir.

Dolayısıyla bu sahtekâr dokuzlu çeteyi çok iyi tanımak, onlardan uzaklaşmak ve İslâmî öğretiye sahip çıkmak aklı başında tüm insanlara düşmektedir.

Çiviyi çivi sökeceğinden bu dokuzlu çetenin arasından sıyrılarak onlara cephe almak ve bu onurlu mücadelede iyilerin yanında/ safında mücadele vermek en doğru olan tavırdır. Dolayısıyla bu özelliklere sahip “şehrin öbür ucundan koşarak gelen imanlı, ahlaklı ve erdemli insanlara” (Kasas, 28/20; Yasin, 36/20-27) her zaman ihtiyaç vardır. İşte böyle inanmış ve adanmış gönül erleri söz konusu sahtekârlara/kokuşmuş zulüm düzenine başkaldırarak hakikatin yanında yer alacak ve asil bir duruş sergileyebileceklerdir. Böylece mezkûr dokuzlu çetenin yanından uzaklaşarak hem kendilerini ebedî azaptan kurtarma hem de Yüce Allah’ın rızasına kavuşma imkânına sahip olabileceklerdir.

Bu bakımdan söz konusu dokuzlu çete ile mücadele edecek kimseler her dönemde olmuştur ve bundan sonra da olmaya devam edecektir. Kur’an’a göre ise bu mücadele mutlaka olmak zorundadır. Zira cennet ucuz, cehennem de lüzumsuz değildir. Bunlarla nasıl baş edileceğinin en güzel örneğini ise tüm peygamberler ve onlara inanan sağduyulu Müslümanlar vermişlerdir. İbret almak isteyenlerin yapması gereken şey; Kur’an’da anlatılan peygamberlerin hayat hikâyelerine/ kıssalara bakmak, buralardan alınması gereken dersi almak ve yaptığı işin hakkını vermektir.  

Bu dokuzlu çete mensupları arasında olup da gerçeği titizlikle araştıran ve bulan, bulduktan sonra bunları haykıran sayıları az, erdemli, imanlı ve ahlaklı kimseler söz konusu çeteleri çok iyi tanıdıklarından onlarla mücadelede etkin rol almak zorundadırlar. Sağlıklı tefekkürün hakkını veren, akıl ve vicdanının sesini dinleyen bu dokuz grubun içinden çıkacak “iyi kimseler”, peygamberlerin getirdiği öğretiyi güçlü bir şekilde savunmakla mükelleftirler.

Diğer taraftan günümüzde de dünyayı aynı şekilde yöneten “küresel dokuzlu çeteler” olduğu muhakkaktır/ bir gerçektir. Bu çetelerle de aktif mücadele görevi tüm müminlere düşmektedir. Bunlara karşı tevhidi, hakkı, adaleti ve evrensel ilkelerini savunmak ve tüm mazlumların umudu/ yardımcısı olmak müminlerin boyunun borcudur.

Öte yandan şurası da ayrı bir gerçektir ki, bu çete mensuplarının en dikkat çekici yöntemlerinden birisi; kibirli, küstah, kendini beğenmiş, açgözlü, sinsi, haset, kinci, kıskanç, bencil ve şeytan gibi zeki kimseleri bir maşa olarak kullanmak ve onlar sayesinde hem İslâm’a hem de sömürmek istedikleri ülkelere her türlü ekonomik ve siyasî zararı vermektir. Bu nedenle dikkatli ve uyanık olmak tüm müminlere düşmektedir.

Sonuç olarak, kıyamete kadar dünyanın her yerinde, her ülkede ve her toplumda bulunacak bu dokuzlu çeteleri ve bunların işbirlikçilerini çok iyi tanımak gerekmektedir. Bu çete mensuplarının/ elitlerinin/ seçkinlerinin (!) toplam sayıları her dönemde % 10-15 civarında olmuştur. Bu yüzden halkın büyük çoğunluğu (% 85 veya % 90’ı) aklını kullanmak ve bunları terk edip peygamberlerin getirdiği öğretiye/ mesaja kulak vermek zorundadır. Akl-ı selim ile hareket eden insana düşen vazife; kimin yanında yer aldığına bakmak ve neyi savunduğuna dikkat etmektir. Kanaatimizce bu ve bundan sonraki asırlarda son din İslâm’ın ilkelerini savunan ve Hz. Peygamber’in Sahih Sünnet’ine sarılan kişiler kurtuluşa erebileceklerdir. Burada belirleyici olan kimin tercihini hangi yönde kullandığıdır. Zira Hz. Sâlih ve onun getirdiği vahye (İslâm) inananlar tercihlerini bu dokuzlu çıkar şebekesi ile mücadele yönünde kullanmış, hak ve adalet çizgisinden ayrılmamış ve Yüce Allah’ın rızasını kazanmayı başarmışlardır. Çoğunluk ise sağlıklı tefekkürün hakkını vermemiş, ön yargı ile hareket etmiş, çetelerin yönlendirmelerine kendilerini açık hâle getirmiş, böylece kendi sonlarını bilerek ve isteyerek kendileri hazırlamışlardır. (18.07.2014)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi



7608 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler - 28/12/2019
Beyin Göçü ve Yetenekli Gençler
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark - 28/12/2019
“Baba” ile “Biyolojik Baba” Arasındaki Fark
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak! - 28/12/2019
Hamaseti Bırak Gerçeklere Bak!
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler - 28/12/2019
Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Secde Ne Anlama Gelmektedir? - 28/12/2019
Secde Ne Anlama Gelmektedir?
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler? - 28/12/2019
Gelecek Nesiller Neden İslâm’dan Nefret Edecekler?
Kindar Adam Dindar Olamaz - 28/12/2019
Kindar Adam Dindar Olamaz
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor? - 28/12/2019
Kur’ân Neyi Tasdik Ediyor?
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır - 28/12/2019
“Vasatiyye Hareketi” Bir Tuzaktır
 Devamı
Aydın Gökçe Bey'e Teşekkür
Sitemize Vaaz Ansiklopedisi olarak eklediğim bölüm Aydın Gökçe'nin Almanya'da görevli iken çeşitli kaynaklardan yaptığı vaazları alfabetik sıraya almasıyla oluşmuştur. Kendisine teşekkür ediyorum.
Bu vaazlar ayrıca Dosyalar bölümünde de yer almaktadır. Vehbi Akşit
Vaaz Ansiklopedisi
VAİZLER KÜTÜPHANESİ
Hadislerle İslam
İslam Ansiklopedisi
Kur'ani Site
Hava Durumu
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Saat